Ya tüm web 2.0 araçlarınlarından soğudum. Türkiye ve Dünyanın gündemi o kadar boktan ki kendimi izole etmek zorunda kaldım. Etrafıma duvarlar ördüm, haberleri duymamak için uğraşıyorum. Twitter kullanımını neredeyse sıfırladım. Facebook'u epeyce azalttım, bitirmememin nedeni oradan mesajlaşıyor ve öğrencilere rahatlıkla ulaşıyor olmam. Blogumu çok sevmeme rağmen o da sosyal medya aracı diye kaynadı sanırım. Daha da doğru bu saçma ortamda, ne yazsam olmayacak gibi geliyor. Bir nevi gezi bloguna dönmesinin sebebi de budur, gezdiğim yerleri not düşmek istiyorum, unutmamak için...
1 haftalığına Macaristan'daydım Eylül'de Szombathely'de bir konferans vardı Dalsu ile katıldığımız. Biz de izin alıp başına Budapeşte ekledik. Bir güzel gezip tozduk kız kıza.
Kurban bayramında ise bilmem kaçıncı kez Yunanistan turu yaptık her zamanki 8 kişilik dev kadromuzla. Ama bu sefer hiç görmediğimiz yerlere gittik. Üstelik de bir Yunanın rehberliğinde olduğu için turist değil yerli gibi gezebildik. Turumuz Selanik'e uçarak başladı. 2-3 günü orada geçirdik, Atatürk'ün doğduğu evi gezdik. Deniz kıyısında bol bol İzmir kordona olan benzerliğini konuşarak dolandık.Sonra konaklama mekanızımızı Litochoro olarak değiştirdik. Tanrıların evi Olimpos dağına çıktık. Katerini'ye Vasilis'lerin dağ evine ziyarete gidip Türk-Yunan dostluğunu pekiştirdik :) Sonraki günse kocacığımın babanne ve dedesinin doğdukları şehirlere gittik: Kastoria ve Manrochori. Ki onlar da br gölün karşılıklı iki kıyısındaki sevimli yerlerdi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder