Çarşamba, Mart 31, 2010

Yılan gördüm rüyamda, dev gibiydi. Düşman demekmiş yılan, büyük yılan büyük düşman. Rüya tabirleri sitelerinden topladığım bilgileri kendi rüyamı göz önüne alıp sentezlersem, aile dışından muhtemelen iş hayatında büyük bir düşmanım olduğunu, ama ondan pek de korkmadığımı, zaten yılanın bana zarar veremeden benden uzaklaşacağı yorumunu yaparım. Hadi hayırlısı...

Salı, Mart 30, 2010

Hiç bir şey yapmak istemiyorum, ama hiç bir şey;
Büyümek, çoğalmak,
Toplumsal düzenin bir parçası olmak...
Ne çalışmak, ne bir işe yaramaz olmak istiyorum.
Ömrümü şu kampüste çürütmek de, gezip görmek de istemiyorum...

Pazartesi, Mart 29, 2010

Bolu'daydım hafta sonu, en yakın arkadaşım ile sevgilisi ve tabii kocacımla birlikte. Cumartesi sabahtan çıktık yola. Mangal ve Pazar kahvaltısı için alışveriş yapıp, eve yerleştik. Sonra ormanda yürüyüş yaptık. Ardından erkekler mangal hazırlıklarına girişti, bizse kankamla koyun koyuna uyuduk koltukta :) Sonra gelsin sucuklar, gitsin kanatlar, yedik, içtik, eğlendik... Pazar günü ise güzel bir kahvaltı ardından dağ manzaralı, bol güneşli kahve keyfi. Ve Ankara'ya dönüş.

Cuma, Mart 26, 2010

Daha evvelki Wii maceralarımı yazmış mıydım hatırlamıyorum, ama bunu yazacağım. Dün akşam kankalarımızdan ödünç aldığımız wii fit'i kurdu kocacım. Bu arada kocacımın her tür teknik işi harikulade bir şekilde halletmesi beni çok sevindiriyor, örneğin Gonca'nın ilişkisi benimkinin tersi, kendisi kız tarafı olarak tüm teknik işlerden sorumlu. Aman Yarabbim, iş yerinde teknolojiyle baş etme bana yetip artıyor, geri kalanına katlanamam. Neyse konumuza dönelim, ben kendi işlerimle ilgilenirken o wii fit'i kurdu ve oynadık, saati 1 ettik oynarken, bol bol kayak yaptık. Bir süreliğine bizde kalacak, eminim beraber bol bol tenis oynayıp, kayak yapacağız...

Perşembe, Mart 25, 2010

Beytepe Çimlerde Yayılma sezonu açılmıştıııır!!!


Biz de buna istinaden, dün Turgay'la kendi yayılma sezonumuzu açtık, alıp buz gibi biralarımızı, güneş henüz batmadan çimlere yayıldık. Ben baharın şerefine kaldırdım şişemi, o gelecekteki torunlarının...
Saçımı kestim geçen Cuma, çok kısa değil, ama uzun da sayılmaz. Epeydir kendim kesiyorum saçımı, kaç yıl oldu acaba? Kuaför beni geriyor, en son düğünde gittim, onda da saçımı kendim yapmış olmayı tercih bile edebilirdim.

Çarşamba, Mart 24, 2010

İçimde bir kıpırtı var bugün, geçen haftaki bezginlik yok.
Belki işleri biraz olsun yoluna koymayı başardığımdandır,
Belki de pencereyi tıklatan bahardan.

Pazartesi, Mart 22, 2010

İşler madde madde dizilir alt alta,
Kabarır yapılacaklar listesi,
Eklendikçe eklenir oklar her maddenin yanına,
Bastırır bırakıp kaçma isteği.

Kaybolmuşken hepsinin içinde,
İşler birer canavara dönüşmüş yürürken üstüme,
Ben vurdumduymaz olabilmeyi dilerim.
Sonuç mu?

Ne kaçabilir, ne umursamaz olabilirim.

Cuma, Mart 19, 2010

Zor bir gün geçirdim bölümde. Kan, ter. Kavga, dövüş... Bi itiş kakış ikilisi eksikti. Yorgunum. Çok yorgun :( Günün en önemli ve tek güzel gelişmesini paylaşayım, proje başvurusunu yapmayı başardık...

Salı, Mart 16, 2010

Bilgisayar bağışı yapmak isteyen var mı?
Bölümümüzün geçen seneki mezunlarından, yani benim öğrencilerimden birinin atandığı okulun bilgisayar sınıfında bir tane bile bilgisayar yok. Hedefim sizlerin de yardımıyla bilgisayar sınıfını, bilgisayarların olduğu bir sınıfa dönüştürmek :) Bilgisayarların eski olması önemli değil, onlara gerekli bakım yapılıp kullanılır hale getirilecektir. Aslında 20 tane bilgisayara ihtiyaç var, ama tabii ki kaç tane olursa olsun hiç yoktan iyidir :)

Sevgili okurlar, (ki biliyorum ayda ortalama 800 - 900 kişi ziyaret ediyor bu sayfayı, sayınız yadsınamaz) diyeceğim o ki, bilgisayarınızı değiştirmişsinizdir, eskisini ne yapacağınızı bilememektesinizdir ya da böyle birini tanıyorsunuzdur. Eğer öyleyse lütfen benimle kendicapimda@gmail.com adresinden iletişime geçin.

Teşekkürler...

Ben büyüyünce ne olacağım yahu ?
Akademik hayata ne süreyle devam edeceğim ?
Hadi hep ettim diyelim, bu bölümde mi edeceğim ?
Güzel Sanatlar okumayacak mıyım ?
Ne olacağım ne ?!?
Dün Tae-Bo yaptım. Hareketsizlikten iyice uyuzlaştığım, kullanmaya kullanmaya enerjimi minimum seviyede harcamaya başladığım şu günlerde silkelenip kendime gelmeye karar verdim. Gidip bir spor merkezine falan yazılacak cesareti kendimde bulamadığımdan, üniversitenin spor merkezine kaydoldum. Haftada 2 gün gideceğim, tabii teyzeler çoktan doldurmuş sınıfları, o yüzden ben de boş olanlara yazıldım, bunlardan biri Tae-Bo'ydu, diğeri Pilates. Pilates'e henüz gitmedim, bakalım onu da 2 güne göreceğiz. 

"Tae Bo kelimesi, Korece'de ayak ve bacak anlamına gelen tae ve İngilizce'deki box kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur." Ancak ben adını Tepik dersi koydum. Box'la pek bir alakası yok sanki, aerobiğimsi bir şey, fazladan yumrukla tekme sallıyorsun. Neyse hareket harekettir, hem belki de biz iyi bir tae-bo hocası tarafından çalıştırılmamışızdır.

Eğer disiplinli bir şekilde önümüzdeki 1 ayı çıkarırsam ve bu üniversite imkanlarından yeterince memnun kalmazsam, bir spor merkezinin peşine düşebilirim. Hem yüzerim, hem tenis oynarım böylece falan.

Cumartesi, Mart 13, 2010

Dökülen gözyaşlarının kanıksandığı bir aşk,
Yeter bir ömre.
Bilirsin ağlaman umursanmıyorsa,
Çok da uzun sürmez o hikaye.
Ne de olsa kendi kendini teselliye başlarsın.
Her seferinde bir kat örüp yüreğinin üzerine;
İstemeden, aşkın sonuna hazırlanırsın...

Cuma, Mart 12, 2010

"Bir toplumda kurnazların, akıllı muamelesi görmesi kadar tehlikeli bir şey yoktur."

Çarşamba, Mart 10, 2010

Yarın Flash anlatacağım 3'lere, saat 22:07, bölümdeyim, flash çalışıyorum... Öğretmenlik zor meslek :)

Salı, Mart 09, 2010

Başımı kaşıyacak vaktim yok.
Sadece üniversitedeki işlerimin ana başlıklarını yazsam yeter:
  1. AB Projesi kapsamında stajyerlerin takibi
  2. Fakültenin tüm spor faaliyetleri (fikstür, formalar, ödemeler, izinler vs.)
  3. Bölümdeki "patchwork" tadındaki derste, bir aylık Flash dersi verilmesi
  4. Tübitak proje başvurusunun yapılması
  5. Öğretmenlik Uygulaması dersinin verilmesi
  6. Fakülte dergisinin online olarak yayınlanması
  7. Hea bir de tezim var işte :)
  1. 10 Küçük Zenci
  2. Doğu Ekspresinde Cinayet
  3. Filler de Hatırlar
  4. Ölüm diken üstünde
  5. Ölümün tam zamanı
  6. Fare kapanı
  7. Koltuktaki ölü
Yukarıdaki "okuduğum Agatha Christie'ler" listesine, aşağıdaki 3 kitap eklendi. Bunları not alıyorum çünkü hepsini bitirmeme daha çok var ve bir süre sonra hangisini okuduğumu hatırlayamayacağımdan eminim...
  1. Cesetler Merdiveni
  2. Dört Neşeli Arkadaş
  3. Noel'de Cinayet
Ayrıca Paul Auster'in "Görünmeyen" romanını da okudum. Auster'i sevdiğimi düşünüyorum, kitaplarını akıcı buluyorum, ama bu roman hakkında ne düşüneceğimi kestiremiyorum pek. Auster'in en güzel romanı falan diyenler olmuş, ama bana kalırsa "Son Şeyler Ülkesinde"den kesinlikle daha etkileyici falan değil...

Pazartesi, Mart 01, 2010


Kafam yavaş yavaş basıyor evlendiğimi, evlilik damarlarımda dolanmaya başlıyor; bense cicim aylarından sıyrılıyor, koca bir ömrü paylaşacak olma hislerine bürünüyorum.

Evliliğimizin ilk ayında kocacım olmadan Çeşme'ye tatile gitmiştim, pek de dokunmamıştı onsuz kalmak, ama geçtiğimiz hafta sonu o İstanbul'dayken öylesine garip geldiki onsuz yatağa girmek, ona sarılmadan uyumak; halime şaşırdım.

Geçen hafta içindeyse, ertesi gün yapmak zorunda olduğum Ankara turu gereği Google Earth'u karıştırıp kendime yol bakarken, kıyamadı kalktı TV başından, geldi yanıma, sıkıştı benle bir koltuğa ve tarif etti yolları saatlerce gecenin bir yarısı.

Demin ise bozulan faremi unutmayıp, onu getir de tamir edeyim diye hatırlatma postası yolladı...
Az ya işim, bir de özel derse öğrenci kabul ettim. Üstelik 11. sınıf, çocuk ne kadar büyükse, sorun da o kadar büyük olur genelde. Ergenlik de cabası. Trigonometriyle başlayacağım bu hafta... Neyse ki sevdiğim bir konudur.
Hani öylesine çok işin olur da hangi ucundan tutacağını, neresinden başlayacağını bilemezsin. Kalakalır hepsi, hiç birine girişemezsin…