Perşembe, Aralık 25, 2014

Etkinlik zehirlenmesi


Kış gelip etkinlik sezonu açıldı mı başlıyoruz biletler içinde kendimizi kaybetmeye. İş yerindeki ekibim bir harika, onlar da benim gibi kültür-sanatseverler, hepimiz kim bir etkinlik bulup önerdiyse takılıyoruz peşine:
Konser & Dans: Dorantes with Grilo
Konser: Evgeny Grinko
Tiyatro: Genco Erkal - Bir Delinin Hatıra Defteri

Yeni hedefimiz senfoni konseri bi de bale bileti yakalayabilsek mükemmel olacak.
10 saniye içinde tükeniyor, Ankara baleya aç resmen. Ne güzel...

Gökhan'la Dialog

Karlı bir Beytepe sabahı...
S: Yahoo Weather'a baktım, kar yok diye spor ayakkabılarımı giydim.
G: Yahoo Weather'a bakana kadar pencereden baksaydın.

Çarşamba, Aralık 03, 2014

Heykel kursu

Heykel kursuna başladık :) Ben, kocacım ve annem geçen hafta ilk dersimizi aldık. Kırmızı kilden tors yaparak başladık işe. Bakalım nereye kadar gidebileceğiz. Hocaya göre 5-6. haftada bir kırılma oluyormuş, orayı atlatanlar devam ediyor, gerisi bırakıyor diyor. Bakalım biz hangi gruptayız. Gerçi sanat tarihi kursunu ve grafik tasarım bölümünden aldığım dersleri lyığıyla tamamladım. Daha evvel az da olsa uğraşmıştım çamurla, piramidi andıran soyut bir tasarımım ve kedim var seramik.  Hoşuma gideceğini düşünüyorum, bakalım :)

Pazartesi, Aralık 01, 2014

Saçlar gitti hem de kuaförde

Evet yanlış duymadınız, kuaföre gittim. Saçlarımı ona kestirdim. Neredeyse 18 yaşımdan beri saçlarımı kendim kesiyorum. Yanlış anlaşılmasın saçlarım uzun değil, kısa. Arada kuaför denemişliğim var. Ancak beni bir türlü tatmin edemedikleri için hiçbiri kalıcı olmadı. Birkaç hafta önce, haydi dedim gideyim. Kendi kesimim olan bir saçla fotoğrafımı ve oradaki dergilerden bulduğum birkaç modeli de gösterdim. D) Hiçbiri dedi ve kabus gibi bir şey kesti, o kadar kısa kesti ki benim kesip düzeltmem mümkün değildi. Biraz uzadı ve toparladı allahtan. İnternetten bulduğum en benzer halini ekledim. Tabii ben bu kadar havalı değilim...

Pazar, Ekim 26, 2014

Film Tavsiyesi: Kayıp Kız

Ne zamandır film tavsiye etmemiştim, klişelerden uzak bir film izlemeyeli çok oldu sanırım ondan.

Kayıp Kız (Gone Girl) izleyin derim...

Perşembe, Ekim 16, 2014

Gezi blogumu lan bura!

Ya tüm web 2.0 araçlarınlarından soğudum. Türkiye ve Dünyanın gündemi o kadar boktan ki kendimi izole etmek zorunda kaldım. Etrafıma duvarlar ördüm, haberleri duymamak için uğraşıyorum. Twitter kullanımını neredeyse sıfırladım. Facebook'u epeyce azalttım, bitirmememin nedeni oradan mesajlaşıyor ve öğrencilere rahatlıkla ulaşıyor olmam. Blogumu çok sevmeme rağmen o da sosyal medya aracı diye kaynadı sanırım. Daha da doğru bu saçma ortamda, ne yazsam olmayacak gibi geliyor. Bir nevi gezi bloguna dönmesinin sebebi de budur, gezdiğim yerleri not düşmek istiyorum, unutmamak için...

1 haftalığına Macaristan'daydım Eylül'de Szombathely'de bir konferans vardı Dalsu ile katıldığımız. Biz de izin alıp başına Budapeşte ekledik. Bir güzel gezip tozduk kız kıza.

Kurban bayramında ise bilmem kaçıncı kez Yunanistan turu yaptık her zamanki 8 kişilik dev kadromuzla. Ama bu sefer hiç görmediğimiz yerlere gittik. Üstelik de bir Yunanın rehberliğinde olduğu için turist değil yerli gibi gezebildik. Turumuz Selanik'e uçarak başladı. 2-3 günü orada geçirdik, Atatürk'ün doğduğu evi gezdik. Deniz kıyısında bol bol İzmir kordona olan benzerliğini konuşarak dolandık.Sonra konaklama mekanızımızı Litochoro olarak değiştirdik. Tanrıların evi Olimpos dağına çıktık. Katerini'ye Vasilis'lerin dağ evine ziyarete gidip Türk-Yunan dostluğunu pekiştirdik :) Sonraki günse kocacığımın babanne ve dedesinin doğdukları şehirlere gittik: Kastoria ve Manrochori. Ki onlar da br gölün karşılıklı iki kıyısındaki sevimli yerlerdi...


Çarşamba, Ağustos 13, 2014

İspanya Kazan, Biz Kepçe

İspanya ile ilgili en azından bir girdi yapmam lazım. Sonra elimden geldiğince genişletirim metnini. Kocacığımla 11-12 günlük bir İspanya seyahati yaptık Temmuz sonu, Ağustos başı. Benim Barcelona'da bir konferansım vardı, başına Madrid, sonuna Sevilla (Ayça'da kaldık) ekledik, uzattıkça uzattık :) Çok keyifli bir seyahatti, turla gitmemenin verdiği gevşekliği sonuna kadar kullandık...
Kesinlikle bu yazıyı detaylandıracağım, böylesi güzel bir anıyı, tekrar tekrar hatırlamayı çok isterim :D

Madrid'de Cason Del Tormes'de kaldık. Ulaşım kartının yanı sıra 48 saatlik Madrid kart aldık, bir nevi müze kart, ona bayıldığımız parayı çıkartmak için de her yeri gezdik :D Tren müzesinden, boğa güreşi arenasına, Real Madrid stadyumundan Botanik bahçesine ve tabii ki tüm sanat müzelerini de... sanırım gezdiklerimizi şu şekilde listeleyebilirim, ama diğer şehirler için böyle bir performans beklemeyin :)
Museo de la Catedral de la Almudena
Museo  del Ferrocarril
Museo Nacional Centro de Arte Reina Sofia
Museo  Nacional de Artes Decoratives
Museo  Nacional del Prado
Museo Thyssen Bornemisza
Palacio Real de Madrid
Plaza de Toros de las Ventas
Real Jardin Botanica
Teatro Real - Visita Guiada
Tour Bernabeu
Plaza Mayor
Palacio de Crystal
Retro Park

Barcelona'da Hotel Albeniz kaldık.
Plaça Reial'de Ambos Mundos diye bir restoranı çok sevdik ve öğünlerimizin çoğunu orada geçirdik. Bol deniz ürünü, sebzeli tavuklu paella ve sangria tükettik.
La Rambla caddesini arşınladık, yol üstündeki pazarda (Mercat de Sant Josep de la Boqueria) vakit geçirdik, meyve yedik. Pitahaya diye bir meyve denedim, hoşuma gitti. Çeşit çeşit nougat denedik, hatta alıp buraya bile getirdik.
Tabii ki Sagrada Familia'ya gittik. Ben daha önce gitmiştim ama kulelere ilk kez çıktım, o meşhur salyangoz merdivenlerden kimbilir kaç basamağı döne döne yürüyerek indim. Korkuluk yoktu, bacaklarım titriyordu. Ben kim kuleden dönen merdivenle inmek kim aslında. Ama kocacığım o kadar istedi ki kıramadım.

Bir gün plaja gittik, denize girdik. Kocacığım zebra gibi yandı :)
Park Güell'i gezdik. Park Güell'de yanlış bilet alıp Gaudi'nin evini gezdik :) (Not: Gideceklere tavsiyem biletleri mutlaka internetten almaları) Limanda gezdik, El Cap de Barcelona heykelini vs. gördük.

Sevilla'da Ayça vardı. Bizim için inanılmaz bir şanstı. Gerçi Ayça orada olmasa Sevilla'ya gitmezdik o da ayrı mesele. Bilmem kaçıncı davetin üstüne, İspanya'ya gidp de ona uğmamak olmaz dedik. Ayça'da konakladık ve onun sayesinde bir turist gibi değil de İspanyol gibi gezdik. Uçaktan iner inmez ki gecenin bir yarısıydı, gecelere akmaya başladık. Santa Triana festivaline denk gelmişiz :D Yorgun ve uykusuz bir şekilde başladığımız gece, 4 gibi bitti ki bıraksalar benim eve dönmeye niyetim yoktu. Ertesi gün otellerden sonra, harika hissetiren bir ev kahvaltısıyla başladı. Kahvaltıda zaten sevdiğim Philadelphia krem peynirinin daha mükemmel olabildiğini keşfettim. Neyle? Turşu ile. Deneyin derim. Peşinden bir parça alışveriş, La Campana'da bir kahve. Şehrin yeni simgesi olan Parasol muydu neydi, onun tepesinde yürüyüş ve tüm şehri tepeden izleme imkanı. Hammon pastırması denemeleri, tabii bir de Manzanilla içmece. Ardından bir kilise düğünü izlemece. Yüksek bir bardan Giralda'yı izlemece. Giralda'nın özellikle gece görüntüsü muhteşem. Festival kapsamında Sevilla'nın dans gösterilerini izleme ve hatta dans etme. Ostrerias de Mercado'da şampanya eşliğinde çeşit çeşit deniz ürünü deneme, geceye Casa Cuesta'da devam etme. Ayçe'nın sempatik Stephanie'siyle takılma. Gecenin bir yarısı Chuerreria yeme. Bir öğleden sonrayı The Merchant'ta Ayça'nın bir başka arkadaş grubuyla geçirme

Devam edeceğim ;)

Pazar, Ağustos 03, 2014

Temmuz Tatili - Antalya

Temmuz en sevdiğim ay olabilir :) Bu Temmuz'da neredeyse hiç işe gitmeyerek rekora koşmuş olabilirim.


Önce Antalya'daydım, aynı otele bu kadar çok gittiğimizi hatırlamıyorum hiç. Xanadu tuhaf bir şekilde favorimiz oldu. Babanne, amcalar, anneler ve kısa bir süreliğine de olsa kardeşle. Bu arada bunu da not düşelim günlüğe: Her ne kadar henüz İstanbul'daki evini kapatmamış olsa da kardeşim Ankara'ya geri döndü, BM'de girdi işe :)

Bol bol foto'da görülen ağaçların altında yayılarak, iyiyip içerek, arada kaydıraktan kayarak, tabii bir de kitap keyfi yaparak geçirdim zamanımı. İkinci foto da Xanadu pikniği, o kadar keyifli ki onun fotoğrafını eklemeden geçemedim.

Not düşecek iki tane de kitap var aklımda, bir sonraki yazı onun için olsun. Tabii bir de İspanya turumuz için bir yazı döktürmeyi planlıyorum, uzun uzun...



Perşembe, Temmuz 10, 2014

Side Kaçamağı

Pelin ve kocacığımla 5 günlük bir kaçamak yaptık Side'ye. Hızlıca topladık valizleri, doluştuk araba. Arabaya biner binmez başlattık tatili. Club Calimera Serra'ya gittik. Side'ye indik bir akşam, Side'ye gideli 10 yıldan fazla olmuştur, hoşuma gitti yeniden görmek.

Pazartesi, Temmuz 07, 2014

Sustum

Gittikçe sessizleştiren bir hortuma kapıldım,
Düştüm suskunluk sarmalının* dibine.
Kendim sıkışıp kaldım içinde çemberin**.
Kafam dışında biçare...

* Bkz. Suskunluk Sarmalı Teorisi / Spiral of Silence
** Bkz. Sözleri Murathan Mungan'a ait Yeni Türkü'nün Çember şarkısı

Cumartesi, Mayıs 24, 2014

Bitmeyen Acının Ülkesi

Yine sustum, susmamak mümkün olmuyor ülkede. Üzgünüm, dehşet içindeyim ve daha nice boktan duyguyla boğuşuyorum. Tüm bunlar aklımı ve ruhumu kemirirken, bir de yazıp yansıtarak kendime tekrar tekrar maruz kalmak istemiyorum.
Soma'da maden ''faciası'', faciaymış yersen! Facia, afet demek. İşçi güvenliğinin zerre umursanmadığı yerde, bu olsa olsa cinayet! Durumu 'olağan' karşılayan siyasiler ve ölümden dönmüş ''çizmemi çıkarayım da sedye kirlenmesin'' diyen bir işçi... Bu gidişe dur demek için sokağa dökülen ve vurulan insanlar. Polis gaz fişeğiyle vurup öldürüyordu, artık gerçek mermiye geçti.

Acıya dayanamaz oldum...

Pazartesi, Mayıs 05, 2014

İzmir

BÖTE Öğrenci Kurultayı var, İzmir'e gideriz belki demişim.Gittik gerçekten. Not düşeyim hatıra defterime. Pın'la aldık beylerimizi, doluştuk arabaya. 1 Mayıs'la birleşince 4 gün yaptık İzmir'i. Gündoğdu Meydanında denizin tam karşısında konakladık hatta. Pek keyifliydi, Ege Üniversitesi'ne gitmenin haricinde, bol bol çimenlerde oturduk, sahilde takıldık, asansöre bindik. Sonraaa Urla'ya, Alaçatı'ya gittik. İşte öyle...

Cuma, Nisan 25, 2014

Sinema: Rio 2

Rio 2'yi izledim, süperdi! Neşe doldum resmen. Dans sahnelerinin sonunda alkışlayasım geldi :) Ya insanlar animasyondan nasıl keyif almaz aklım almıyor....

Cumartesi, Nisan 19, 2014

Delicesine Kültür-Sanat-Gezi

Geldi bahar ayları,
Sardı etrafımı aktivite fırsatları...

Gittiklerim / Gideceklerim:
Konser-Kerem Görsev & Allan Harris: Kerem Görsev'i dördüncü dinleyişim falan sanırım. Ancak Allan Harris'li versiyona ilk defa gittim. Oldukça sempatik bir kişilikmiş kendisi, jazz yorumu da cabası. Jazz düşkünü sayılmam, ama müzik yelpazemi oldukça geniş tuttuğumdan ve her tür sanat etkinliğinden hoşlandığımdan olsa gerek, konserden gayet memnun ayrıldım.

Tiyatro-Yaşamaya Dair: ''Nazım Hikmet'in ölümünün 50. yıldönümü için Genco Erkal'ın uyarlayıp yönettiği oyunda, Tülay Günal da oynuyor. Piyano ve viyolonsel eşliğinde oynanacak oyunda, başta Fazıl Say ve Zülfü Livaneli olmak üzere değişik bestecilerin Nazım şarkıları da seslendirilecek. Ağırlıklı olarak ozanın Bursa Cezaevi'ndeki yaşamını, eşi Piraye Hanım'a olan tutkusunu anlatan oyun, daha sonra sürgün yılları ve vatan hasretine odaklanarak, destansı yaşamından izlenimlerle noktalanıyor.''
Oyun gerçekten çok güzeldi, epeydir izlememiştim Genco Erkal'ı, bir kez daha saygı duydum. Çok başarılı buldum. Neredeyse tüm oyun boyunca da ağladım, hiç değişmiyor Türkiye'nin düşünen adama eziyeti, hep aynı :(

Tiyatro-Alevli Günler: Cem Davran, Erkan Can vd.'ne ait bir komedi. Levent Üzümcü yerine oyunun yönetmeni Yıldıray Şahinler oynuyordu oyunda. Bir şamanın öldükten sonra yakılmak istemesi, ama Türkiye'de bunu başaramamasının öyküsü. Görüşlerim sonra...

Opera-Eczacı

Tiyatro-Mezarsız Ölüler (Erdal Beşikçioğlu)

Konser-Burhan Öcal

Konser- Pink Martini

Geçtiğimiz günlerde Kıbrıs'taydık, BÖTE'ciler olarak bir konferansta. Gonca-Vildan-Gökhan-Pınar-Fatma ve ben bir aradaydık. Bir Turgay'ımız eksikti...

Önümüzdeki günlerde de BÖTE Öğrenci Kurultayı var İzmir'de. Sanırım oraya da gideriz hep birlikte...

Cuma, Nisan 11, 2014

Küfür Aranıyor

ne çok üzdünüz, ağlattınız beni yine son zamanlarda, bıktım lan!
ağzıma yakışan bir küfür bulsam, hiç duraksamadan sallayacağım topunuza,
lanet olsun! hala bana hakaret hissi veren bir küfür bulamamama...

bana ne milletin cinsel tercihinden, anasının babasının mesleğinden?
ya da suratına bakmak bile istemediğim bir insanla niye sevişeyim?
herhangi bir türün adı nasıl küfür sayılabilir?
...
..
.

Salı, Nisan 08, 2014

Çamkoru Gezmesi

Pazar Çamkoru'ya gittik, Ankara'ya yaklaşık 1 saat mesafede. Tabiat parkında ve göletin çevresinde yürüdük, piknik masalarına yayılıp, keklerimizi, meyvelerimizi yedik. Doğa gezmesi arkadaşımız Dalsu da bizimleydi :) Her Pazar yapmak lazım böyle gezmeler...

Not: Çamkoru'da babalar ve çocukları kampı yapılıyormuş, vesile ile bunu öğrendim ve hoşuma gitti böyle bir kampın varlığı. Ülkede güzel örnekler görülebiliyor bazen, umut veriyor bu da insana. Umut lazım bana, çok lazım, çok umut lazım.

Resim Sergisi

Cumartesi Ayşe Arkün'ün 16. kişisel sergisinin açılışındaydım. Gayet güzeldi. Daha önce bahsetmişimdir, kendisi yakından takip ettiğim ve çok sevdiğim bir sanatçı. Kaçırmayın sergisini ;) Şunlar da web üzerinden www.aysearkun.com, https://www.facebook.com/AyseArkun

Pazar, Mart 30, 2014

Kesik Ses - Seçimler

Yine niye kesildi sesim? Tabii ki ülkenin içinde bulunduğu vaziyetten. Cemaatle hükümet birbirine daldı, ortaya çıkan hırsızlığın yolsuzluğun hesabı yok. Yayılmasın diye Twitter'la YouTube'u bile kapattı adamlar. İnsan hükümetin yaptıklarına mı üzülsün, cemaatin hükümetten güçlü olmasına mı kestiremiyor. Yoksa bunları boş verip, hala bunları dinleyen halka mı üzülsün. 'Üzülmek' yetmez; kızmak, delirmek, içi katılmak, perişan olmak, söyleyecek söz bulamamak, sinirlenmek, kudurmak vs. vs.
Bugün yerel seçimler vardı, sonuçları beklerken biraz ses vereyim dedim, beni topyekün bir sessizlik mi bekliyor, biraz umut mu göreceğiz :/

Salı, Şubat 25, 2014

Kaybolan Diş

Dişimi çektirdim, 20'lik falan değil, bildiğin dişimi. Günlerce dinmedi ağrısı, ne öncesi ne sonrası...

Salı, Şubat 18, 2014

Doğa Gezmesi

Hafta sonu Sünnet Gölü'ndeydik, Doğal Yaşam Oteli'nde. İstanbul, Ankara ve Tokat şehirlerinden toplandık, Adrasan'daki yaz tatilimizin kış versiyonunu yaptık. Çok keyifliydi. Hem Cumartesi hem Pazar gölün etrafında yürüdük, bol bol güldük, hasret giderdik. Cumartesi gecesi daha önce hiç şahit olmadığımız bir sahne performansıyla eğlendik. Aslında müzik öğretmeni olan gecelerin adamı Fatih'e bayıldık... Şimdi bir de bahar tatili planlamak lazım...

Not: Tavşanların huzur dolu aşkının ardından görünen göl fotoğrafı tarafıma aittir ve bana çok keyif vermektedir :)

Pazartesi, Şubat 03, 2014

Pinhan

Yeni bir kelime öğrendim. Hoşuma gitti...
PİNHAN: sıfat Gizli, saklı, gizlenmiş*

*Kaynak TDK

Cumartesi, Şubat 01, 2014

Genişleyen özlem listesi

Tost yedim bugün ve biberli peynir -namı diğer Pepper Jack Cheese düştü aklıma. Onunla yapılan tostlar ne güzel oluyordu dedim. Özlem listesini bir kez daha genişlettim.

Pazar, Ocak 26, 2014

Chocolate Chip Cookies

Pazar günü neşesi olarak bol cevizli, fındıklı, çikolatalı kurabiye yaptım. Amerika özlem listemdem bir parça, chocolate chip cookie :) Bu işin uzmanı haline gelmiş Yasemin'inki kadar güzel mi oldu hayır, özlemimi giderdi mi evet :) 

Nasıl mı yaptım? Tarifi http://kitcheninred.com/blog/2014/01/19/damla-cikolatali-kurabiye-3-chocolate-chips-cookies/ adresinden aldım... Tamamına uyduğum söylenemez, benim yapma versiyonum biraz uyduruk, o da aşağıda :)

 

Malzemeler
  • 113 gr oda sıcaklığında yumuşamış tereyağı
  • ½ cup (100 gr) beyaz toz şeker
  • ½ cup (90 gr) esmer toz şeker
  • 1 yumurta (oda sıcaklığında)
  • 1 tspn (5 ml) (yarım poşet) toz vanilya
  • 1 + ¼ cup (150 gr) un
  • 1 tbspn (15 gr) mısır nişastası
  • ½ tspn (0,25 gr) karbonat
  • ½ tspn (0,25 gr) tuz
  • 1 cup (150 gr) damla çikolata
  • 1 cup (150 gr) dövülmüş ceviz veya fındık
 Yapılışı
  • Tereyağı ve toz şekerleri yoğurdum
  • Yumurtayı ve vanilyayı ekleyip çırptım
  • Un, mısır nişastası, karbonat ve tuzu ekleyerek yoğurmaya devam
  • Damla çikolata, ceviz ve fındıkları ekleyip yoğurmaya devam
  • Kapağı kapalı olarak buzdolabında yarım saat beklettim
  • 20 kadar kurabiyeye şekil verip (alt-üst modunda 180 dereceye ısıttığım) fırına attım. 
  • Yaklaşık 15 dakika pişirdim.


Cumartesi, Ocak 25, 2014

Kültür-Sanat

Kış sezonunda kültür sanat etkinlikleri artıyor ya, işte bu hoşuma gidiyor.
Geçtiğimiz günlerde Bilkent Senfoni Orkestrası'nın yeni yıl özel konserini, bir de La Boheme operasını izledik. La Boheme adında (aynı kitaptan esinlenilmiş) iki ayrı opera bestelendiğini bilmiyordum, yeni öğrendim.

Ya insan nasıl böyle bir şey besteleyebilir, her bir müzik aletinin ne çalacağını nasıl yazabilir, onların ortaya çıkaracağı bütünü nasıl hayal edebilir aklım almıyor, her seferinde büyüleniyorum...

Gelelim sıradaki etkinliğimize STOMP! Hani şu süpürgeler, çöp kutuları ile müzik yapıp dans eden grup. Türkiye'ye geliyorlarmış, biz de kaçırmayacağız bakalım.

Sırada bale var, Kont Dracula, maalesef 30'undaki gösteriye yer bulamadık, biletlerin satışa çıkması ile bitmesi bir oldu. Bir dahaki gösterime artık.

Bir de sıradaki gideceğim resim sergisini söyledim mi bu iş tamam: Nezafet Özlütürk... Resimlerini beğeniyorum, kim bilir belki duvarlarımızı şenlendirir bir resmi ile :)

Pazartesi, Ocak 20, 2014

Bilincimin altında Fazıl Say

Rüyamda Fazıl Say'ı gördüm. Say Türkiye'ye fazla, hem de çok fazla ve tıpkı benim gibi o da kıyıp, bırakıp, s* edip gidemiyor sanırım. Şu boktan halinde, bu memlekette direnmesi ondan galiba. Ondandır belki fırlaması benim de bilinç altımdan...

Cumartesi, Ocak 04, 2014

Gez-Gör-Ye: Eskişehir

Yılbaşı kutlaması için gittiğimiz Eskişehir seyahatinin detaylarını verelim, bence 2 günlük hava değişimi için uygun, her zaman yapılabilir. Kim bilir bu yazı birilerinin işine de yarayabilir ;) O sebeple mekan isimleri ve mümkün olduğunca fiyatlarla gideceğim...
Ankara'dan hızlı trene bindik 1,5 saat sonra Eskişehir'in göbeğine iniverdik. Tren biletleri gidiş-dönüş 40 tl tuttu. Biz Porsuk'un kenarında Ada Life Otel'de* kaldık. Trenden otele yürüdük. Oda başına 250 tl verdik. Kahvaltı dahil. Otel temizdi, hizmet düzgün, personel ilgiliydi. 3 yıldızlı bir otel, ama çok daha kötü 3 yıldızlılar görmüştüm. Kaliteli bir 3 yıldızlı demek mümkün. Otelin hemen altında barı var, oldukça sempatik bir yer, adı Travelers'**. Fiyatlar Ankaralılara oldukça güzel geliyor. Sadece bu barda değil, genel olarak her mekanda. Biz bu Travelers' da mini bir hoş geldik seramonisinin ardından, Mezze Balık Restaurant'ına geçtik. Ankara'da alıştığımız bol yoğurt, ot çöp gibi mezelerden farklı lezzetler vardı. Bol bol balık mezesi yedik. Porsiyonlar büyüktü ve hizmet iyiydi. Mekan hoştu. Tüm masalar doluyken bile hiçbir aksilik, bekleme yaşamadık. Oradan da Ankara'ya göre makul bir fiyatla kalkabildik. Bu arada Mezze'ye de yürüyerek gittik.
Ertesi gün otelde kahvaltı ki kahvaltının kalitesi de benim beklentimin üzerindeydi diyebilirim. Çok çeşitli peynirler, biber kızartma gibi 2-3 çeşit zeytinyağlı, yeşillikler, poğaçalar, kurabiye, kek vs vs. Odayı boşaltıp valizlerimizi resepsiyona bırakmanın ardından Odunpazarı'na geçtik. Tabii yine yürüyerek, gerçi tramvayla da gitmek mümkünmüş. Odunpazarı Evlerinin aralarında dolandık, Atlıhan El Sanatları Çarşısı ve Lüle Taşı Müzesi'ni gezdik. Atlıhan El Sanatları Çarşısı'nın hemen karşısında Köfteci Ahmet'te Balaban köftesi yedik. İskenderin köfte ile yapılmış versiyonunu düşünün, benim tam ağzıma layık bir lezzet, ancak köfteyi çok baharatlı (acı anlamında demiyorum) bulanlar da oldu. Köftenin porsiyonu 7 tl idi. Ve tabii çibörek yemeden dönmedik. Kırım Kültür Çibörek Evi'ne gittik. Çibörekçide mantının da tadına baktık, bir de samsa tatlısının. Samsa tatlısı baklava benzeri şerbetli bir tatlı, içinde incir ve ceviz var. Ben şerbetli tatlı düşkünü biri olmadığım için çok anlaşamadık kendisiyle ama oraya kadar gitmişken denemek lazım derim. Burada da fiyatlar makuldü, mantı ve tatlıyı ortaya söylediğimiz için net fiyatları veremesem de adam başı 10 tl ile kalktık.

*http://www.adalifeotel.com/
**http://travelerscafe.com.tr/

Yeni Yıl - 4

2013'ü de iki arada bir derede bitirdik yahu. Ne ara gelip, ne ara, nereye gidiyorlar anlayamıyorum şu yıllar. Bu yıl da Dalsu-Can-Hakan-Başak-Onur ekibiyle 4. geleneksel yeni yıl aktivitemizi gerçekleştirdik. Bunun detaylarını bir başka yazıda vereyim, bu yazıda şöyle geçmişe bir yolculuk yapalım, daha not düşmediysek, not alalım:
2011'e Bolu Petro Club'da Nilay-Dalsu-Can-Hakan-Onur-Gökçe-Necati-Kuthan-Öykü-Görkem gibi oldukça kalabalık bir ekiple girdik. Ertesi gün güzel bir kahvaltı, kar yürüyüşü...
2012'ye girerken Kızılcahamam'da Emre'nin bir arkadaşının yerinde kalmıştık. Nilay-Dalsu-Hakan-Başak-Emre-Gizem-Kuthan-Can-Onur ve arkadaşları ile akordeon çalan süper şirin bir amcanın müziği eşliğinde girmiştik yeni yıla. Gerçi Onur-Can ve arkadaşları 12'yi odalarında karşılamışlardı :)
2013'e Ankara'da Onur'un evinde Nilay-Gürkan-Dalsu-Can-vd. Vodka University'nin devamı niteliğinde bir partiyle merhaba dediler. Bense Amerika'daki 4 ayımın sanırım en sıkıcı gecesini yaşayarak girdim 2013'e. Hmm memleket benim girişteki sıkıntılarımdan mı battı acaba.
Bu yıla ise Dalsu-Can-Hakan-Başak-Onur ile Eskişehir'de girdik, maalesef Kuthan son anda gelemedi.