Cuma, Şubat 23, 2007

Her birimizin her kelimeye yükledigi anlam farkli. Kelimelerin anlamlari, toplumlara, cinsiyetlere ve hatta tek tek tek tek her bir bireye gore degisiyor. Mesela Avrupa’liya kalsa 18’ine kadardir “ebeveyn”lik. Bizde gucumuzun yettigi yere kadar… 30unda da olsa 50 sinde de degismez. Kadinlar “sevgili” kelimesinin icine doldurmus da doldurmustur, erkek icin cok daha kısıtlıdır genelde. Daha da ozelde, her bir kisi icin degisir anlamlar. “Dostluk”u ele alalım, sanirim kimsenin dostluk anlayisi bir digeriyle tutmuyor. Ona göre dostunun değer verdiği her şeyi değerli bulmakken dostluk, bir başkasına göre sadece ortak değer verilen şeyler değerli, kimisine göre aramak, sormak önemli, kimisine göre değil. Kimisi kötü gününde yanında, kimisi sadece canı sıkıldığında... Yanlış yolda olsa da yalnız bırakmamak bana göre, onun o dik yokuşta kayıp düşeceğini görüp arkasından giderek destek olmak, kimine göre yanlış yön deyip, kendince doğru olan yola sapmak. İnsanlar arkadaslarını, sevgililerini, eslerini secerken en cok kelimelere yukledikleri anlamlara dikkat etmeli. Yoksa kalpler kırılır, iliskiler bozulur… Ne de olsa vazoyu kıran da, vazosu kırılan da yapsa da elinden geleni, kırılan kalp yapıstırılmıs bir vazo misali, hic bir zaman eskisi gibi olamıyor.

Ben: Ucretsiz ve kullanimi kolay program ariyorum.
Turgay: Ders programı var bende yolliyim mi?

:D
Bu arada animasyon yapmak, resimleri duzenlemek icin ucretsiz ve basit programlar ariyorum gercekten. goren bilen varsa yorum yazsin lutfen:)
not: paintnet, gimp, dogwaffle, monkeyjam gibi bir kac tane buldum, baska var mi baska?

Cuma, Şubat 16, 2007

7 ay bitti, bu işimde ve bugun kapiya yapisacak su isimligim geldi:) yapistirdim, sanirim artik adimi ogrenme problemleri azalir ogrencilerin:D cok komik isimler duyuyoduk... hayırlı ugurlu ossuuun. ise bugun baslamis gibi heyecanlandim:)

Perşembe, Şubat 08, 2007

evet, isim degisikligi yaptim blogumda, bilmiyorum iyi mi kotu mu, acaba o isimdeyken takip edip de simdi beni kaybedecek olanlar var mi? neyse kader utansin... belki yine degistiririm daha sonra...
meryem'e blog aldik dun, en son halka arz etmekte kararsizdi, "kendin yaz kendin oku" yapacakti, gerci biraz evvel gayet felsefi bi boyutta kendiyle tartisiyor, bunun bencillik olup olmadigini sorguluyordu:) onun bloguna isim dusunurken benim de blog ismini degistirmek gecti icimden, o blog ismini alirken bi kac denemeden (var olan isimleri bulmusum hep) sonra sıkılıp sallamistim bi isim. neyse iste hikayesi bu. bugun fazla uzatmak gelmiyo icimden. kestirip atiyorum, var mi ulen?*!

laboratuvardayim su anda, ogrenciler dondu okula, kayit yaptiriyorlar. biz de asistanlar olarak lab'larda duruyoruz sirayla, bu 3 gun boyunca. ogrencilerin gelmesi sevindirici aslinda. hayalet sehir havasindan kurtuluyor bolum. terkedilmislik duygusu uzaklasiyor... bidir bidir geldiler dun, odalari bastilar, "hocam soyle, hocam boyle..." bi an o dinginligin kaybolacak olmasi korkutsa da insani, hosuna gidiyor yine de. baska bi sey aslinda ogretmenlik, her bir ogrenciniz farkli, her bir sinifiniz, benzemiyor hic biri birbirine. birilerine yardim etmek, bir seyi ogrenmelerini saglamak baska bir sey... sevdim ya ben bu isi:) akademik hayatim devam edicek gibi sanki...

Salı, Şubat 06, 2007

yazdiklarini okuyup "bu adama aşık olmussun sen" dedi kiza. kiz güldü gecti, onun kime asik oldugu besbelliydi, zaten onu biraz olsun taniyan hic kimse o adama asik oldugunu iddia etmezdi. her zaman boyleydi cunku, insanlari inceler, yuzlerine bakar, akillarindan, yureklerinden gecenleri, hayatlarını, yasadiklarini tahmin etmeye calisirdi, ellere ve gozlere takilirdi cogunlukla, beyaz eller, nasirli eller, kuvvetli eller, kirilgan eller, kirli eller, yasli eller, her biri bambaska seyler anlatirdi ona. kimi gozlerde kotuluk gorurdu bariz sekilde, kimisinde umutsuzluk, kimisinde nese... güven park'ta kalem satan amcaya bayılıyordu mesela, onun sakinligi, dinginligi, huzuru buyuluyordu onu. ve sihhiyedeki otopark gorevlisi; o yokluk icinde, hayatin guzelligini coktan fark etmis o adam... kitapcidaki kadin, kimsesizler yurdundaki o gozleri parlak cocuk, kedileri besleyen o yasli teyze... her biri etkilemisti onu. hepsine asik olmus olabilir miydi? hayata kendisi gibi bakanlari pek sık bulamazdi, ondan bu kadar sevinmis olmaliydi, sonucta bi adami incelemis ve onun karakterine olan hayranligini dile getirmis olmanin askla uzaktan yakindan ilgisi olamazdi. tum bunlari bir kenara koydugunda ise, tum dunyaya duyurmak icin can attigi bir aski vardi zaten... kendisine derdini bir turlu anlatamasa da. kimi zaman gereksiz yere enerjisini tuketse, agir sozleriyle kalbini delse de, sevmekten asla vazgecemedigi biri... bunlari gecirdi kafasindan kiz, döndü ve "ne alakasi var, hem sen benim kime aşık oldugumu bilmiyor musun?" dedi yalnizca... güldü gecti kiz, arkadasiysa takilip kaldi orda...

Cuma, Şubat 02, 2007

bi adamla tanistim, 40'li yaslardaydi. ufak bir toplanti icin bir araya gelmistik, ondan bilgi almaliydim. aslen resmi bir iliskimiz olmaliydi ama o, o kadar samimiydi ki sakalasmadan duramadim. hepsi komikti zaten sozlerinin, once guldum, sonra cevap verdim soylediklerine, o da guldu benimkilere... hop diye geciverdi vakit, kendimden cok sey bulmustum onda, yabanci bir ulkede yurttasini bulmus, yolunu kaybettiginde Turkce konusanlara rastlamis, kimseyi tanimadigin bir ortamda sinif arkadasini gormus gibi sevinmistim onu tanidigima, insanlarin neden kavga ettigini, mutlu olamadiklarini anlayamadigim su dunyada, bizim gezegenden gelen birilerinin sadece varligini bilmek bile muhtesemdi. vaktin nasil gectigini anlamiyordum. akilliydi, neseliydi, baska turlu bakiyordu hayata, tam da benim baktigim gibi... hic kompleksi yok gibi geldi bana, kendine "ulan saksi herif" diyebilen biriydi, yaptiginin hodukluk oldugunu da. ki ne saksiydi ne hoduk. caliskan, akilli ve yardimsever olmasinin sonucu, kendi tabiriyle boyundan buyuk islere bulasmisti. ama farkinda olmasa da onun boyundan buyuk degil o isler, isler buyuk ama onun boyu o kadar buyuk ki, islerin hepsi kucuk kalir yaninda... bir seyler sordum, anlatmak icin kagit kalemi aldi eline, -adamim- dedim icimden, ben en guzel boyle anlarim. yazdi, cizdi, bense ellerini izledim, parmaklarini, ellerinin ustunden gorunen yesil damarlari, kirisikliklari, tirnaklarini inceledim, kıllara baktım, ellerine yakisan o acik renk, kisa kıllara. odtu'lu yuzugu vardi parmaginda, yakismisti da. cok guzeldi elleri... bu esnada bitti sozleri, gozlerine kaldirdim gozlerimi, ne kadar ictendi. yuzunden, gozunden belli oluyordu iyiligi... anlattiklarina dair bir kac soru sordum, begendi sordugum sorulari, o da benim akilli oldugumu dusunmus olmali... su gibi gecmisti ama dolmustu bi saat, ayrilacaktik, sahlepleri o ismarlamisti, tesekkur ettim. vakit ayirdigi, o bilgileri benle paylastigi icin ayrica tesekkur ettim. dondum arkami, arabama bindim. tum kalbimle butun iyi seylerin onun basina gelmesini diledim, dileklerinin gercek olmasini... guzel insanlar var bu dunyada, iyi insanlar, iste bu yuzden dunya herseye ragmen yasanilasi bi yer, her "gun" umutla, neseyle baslanilmasi gereken bi gun... bi yerlerde bu insanlardan var ve bi gun sizin de karsiniza cikarlar... kim bilir belki de yani basinizda duruyorlar:)

karı seviyorum... kara basmayi, ayagimin altinda gırc gırc etmesini, hic bozulmamis yerlerdeki karlara ayak izimi birakmayi, kar yağarken gezinmeyi... karin herseyi altina gizleyip, tertemiz, bembeyaz gostermesini... iyice birakip mindere donusmus karin ustune kendimi birakmayi, tum vucudumu altinda, o soguklugu hissetmeyi, karda yuvarlanmayi, kardan adam yapmayi...