Salı, Kasım 15, 2016

Yazıklar Olsun

Yazıklar olsun yazmayan ellerime, klavyede süzülmeyen parmaklarıma, yazıklar olsun umutsuzluğa sürüklenip içine kapanan yüreğime, yaz emri vermeyen beynime, en başta da bana bunu hissettirenlere. Öyle çok acıyla dolu ki ülkem, mutluluğumu paylaşmak utanç kaynağına dönüştü; yazmak, yayınlamak bundan zor geliyor. Oysa ne çok şey geçiyor başımdan günlüğe not düşmelik...

En azından Linz'e gelişimizden, deyim yerindeyse başarıyla ülkeden çıkabilme maceramızdan başlamalı; çıkış iznimizi ve uçak biletimizi almanın, bavlu toplamanın saatlerle sınırlı olduğu, ağlanacak halimize güldüğümüz, Şeyma'nın sınırdan zor geçişi ile taçlanan şu acaip maceramızdan başlamalı.

Ağustos 2016'ta Şeyma'yı da yanımıza katarak yaptığımız Avrupa gezisini anlatmalıyım mesela uzun uzun. Frankfurt'ta eşimle buluştuğumuzu, Lüksemburg, Brüksel, Brugge, Amsterdam'ı gezerek Düsseldorf'ta ayrıldığımızı. 

JKU'da nasıl vakit geçirdiğimi. İlk kez keynote speaker oluşumu, heyecanımı, Markus'un yönettiği bölümde işlerin nasıl yürüdüğünü, çalışma ortamını, GeoGebra'ya ilişkin gamification ve social network toplantılarını, ofis partilerini, çaydanlık siparişini, oynadığımız kutu oyunları, Bella Casa'nın sarmısak çorbasını, VaPiano'daki gamzeli aşçının mantarlı risottosunu, Gelbes Krokodil'in vejeteryan yemeklerini, Wolfgang ile başlayan ev gezmelerini, Brezilya'lı arkadaşımız Diego'nun yardımseverliğini, Melanie'nin ev yapımı schapps hediyesini, Alicia'nın şehir hakkında verdiği ipuçlarını, her başım sıkıştığında Manuela'nın çözmesini, gölde yüzme deneyimlerimi, Gökhan-Nazan-Selin'in Linz ziyaretini, annemlerin ve Gürk'ün gelişini... Sonra Linz'e ara verip, proje toplantısı için Romanya / Cluj'a gidip Fat ve Turg ile buluşmamızı, ardından Almanya / Mannheim'a geçip Markus, Meli, Gök ve Vildan'la takıldığımızı...

Pazartesi, Kasım 07, 2016

Sana söz baharlar gelecek :)

"I don't know where I'm going from here, but I promise it won't be boring."

Salı, Eylül 27, 2016

Türk Sanat Müziği

Türk Sanat Müziğini bu derece sevecek kadar ne ara yaşlandım ben.
Dedem geliyor aklıma, önünde rakısı, yanağında gökyaşı...

Cuma, Ağustos 12, 2016

Avrupa Macerası

Doçentlik kriterleri ve Markus sağ olsun, bir 4 aylık yurt dışı deneyimi daha kazanma planı yaptık. 3 ay görevlendirme alıp, 1 ay izinle birleştirdim, Avusturya Linz'de Johannes Kepler Üniversitesindeyim...

Pazar, Ağustos 07, 2016

Ölümüne sessizlik

Günlük hayatımız, ülke gündeminin yanında bir hiç olarak kalıyor. Zibil gibi insan ölürken, yaşamında olan biteni paylaşmaya utanıyor insan. Bombalar yerini darbe girişimine bıraktı 15 Temmuz'da. Gerçekten ordu değildi sokaklardaki, oralar o kadar karışık ki anlatmaya gücüm yok. Yıllar sonra dönüp bakarsak bu satırlara, yazarız o günün Google'ına, okur hatırlarız.

Uzun uzun, dolu dolu, saatlerce yazasım var aslında, ama olmuyor. Tıpkı 4 aylık ABD ziyaretinde olduğu gibi, gidebilirsek bol bol yazarım belki Linz'de...

Salı, Haziran 07, 2016

Güzel Linz'imiz

Nisan'da Avusturya Linz'deydim. Onu bir ara yazayım...

Cumartesi, Nisan 02, 2016

Yine Yeniden Sakintepe

Tam bir yıl sonra Gonca'larla yeniden buluştuk Sakintepe'de. Arada bir Ankara Böte grubu, bir Dalsu'larla kaçamağımız olsa da. HUBOTE Reunion'ın Sakintepe'deki ikincisi oldu diyebiliriz bir yıl sonra. Gonca'lar, Alper'ler, Pınar'lar, Gökhan'lar, Caner'ler, biz, Fatma ve Turgay'la dev bir kadro ile gittik. Yenilemek lazım bunu tekrar. Hatta daha önce yaptığımız yaz versiyonunu da tekrarlamak lazım :D

Salı, Mart 15, 2016

Ankara'da Bombalar

Son 5 ayda, 3 bomba patladı Ankara'da. İlki miting sırasında garın önünde gerçekleşti, onlar pkk'yı destekliyordu deyip ölenlere sevinenler oldu, ben ağladım. İkincisinde askeri servisi hedef almıştı deyip üzülmeyenler oldu, ben ağladım. Üçüncüsü Atatürk Bulvarı'nda hiçbir şekilde etiketlenemeyen otobüs bekleyen her yaştan insanı hedef aldı, sonunda etkilenenler oldu, ben yine ağladım. Korku hissi her yanımızı sardı, her taraf polis kaynıyor, devamlı aramalar yapılıyor, herkes sabah çıktığı evine sağlam dönemeyebileceği ile ilgili kaygı yaşıyor. Bahar geldi ama sokaklar bomboş...
Nasıl bir kötülüktür aklım almıyor. Lanet cennet vaadleri insanları, intihar bombacısı yapıyor. Fantastik bir filmden kareler gibi, din adı altında bir büyü yapılmış insanlığa, bu fısıltıyı alt edip etkisinden kurtulanlar dünyayı görüp barış içinde mutlu mutlu yaşamak istiyor, büyülenmiş olanlar ise cani birer askere dönüşüyor. Ve hiç bitmeyen bir savaş başlıyor. Sanırım tarihin bir noktasında şimdiki zamanlar da karanlık çağ diye yorumlanacaktır.

Cumartesi, Şubat 27, 2016

Spor denemeleri

Ailece spor yapma çabasındayız. Daha doğrusu annem ve babamı spora zorlarken, kardeşim eşlik etmek zorunda kalıyor, beni de sürüklüyor. Ocak ayında Serenity Studio'da Serenay'la yaklaşık 15 gün kadar sabah jimnastiği yaptık. Dünya tatlısı Serenay'ın programı sonlanınca, babamın bir de yoga denemesine karar verdik. Haftada bir sabah yoga yapacağız bakalım...

Pazar, Şubat 21, 2016

Şeyma ile İspanya

Sevgililer gününü tez öğrencim Şeyma ile İspanya / Andujar yollarında kutladık. Herkül'ün başrolünü üstlendiği, ilk AB projemin proje toplantısı vardı. Ekim'de İtalya'ya Desenzano del Garda'ya gitmiştik. Fark ettim ki o güzel seyahati not düşmemişim bloga, yazıklar olsun bana. Pınar, Fatma, Şeyma ve ben Massimiliano'cuğumuzun evini kiralamıştık. Okulda, öğrenci değişimi ile bir araya toplanan 5 ayrı ülke öğrencileriyle çok güzel bir çalıştay yürütümüştük. Karşı sahil olan Sirmione ile Milano ve Venedik turlarını da seyahatimizin başına sonuna eklemiştik. Bu sefer de sonda Madrid turu vardı. Benim şansıma hep daha önce gittiğimiz yerlere tekrar gidiyoruz. Madrid'i de gezmiştik kocacığımla uzun uzadıya daha önce, ama Şeyma ile de ayrı bir keyifliydi :D Kendisine denetmediğim yemek kalmadı. Ben de daha önce yemediğim bir şeyin tadına baktım. Tavşan ve geyik denemiştim, yine yedim, tavşanı değilse de geyiği bu sefer de beğendim. Yeni olarak ise kuş yedim, püre şeklindeydi, hiç sevmedim :/ Önemli olan yeniliklere açık olmak :) Favorim ise Salmorejo idi. Daha önceki İspanya seyahatimden aklımda kalan Gazpacho'ya çok benziyordu zaten. Biraz daha koyu kıvamlısı, içmek yerine yeniyor desek daha doğru olur.

Gelelim bir hayran kaldığım bir sanat turuna. Madrid'de modern sanat müzesi Renia Sofia'yı daha önce gezmiştim. Ancak bu sefer şansıma 3 aylığına açılmış geçici bir sergiye denk geldim. Constant Anton Nieuwenhuys'ın 20 yıllık projesinin ürünleri - New Babylon. Uzun uzun okumak, derin derin düşünmek lazım eserleri ve altındaki düşünceler üzerine...

Perşembe, Şubat 11, 2016

Bale - Akdeniz Esintisi

Ne zamandır güzel bir bale gösterisi izlemek istiyordum, bir türlü denk düşürememiştim. Bir de zaten DOB'dan bilet almak için verilen kıran kırana mücadeleye benim gücüm yetmiyor. Biletlerin çevrimiçi satışa çıkması ile tükenmesi bir oluyor. Neyse ki yine kurtarıcım Fatma devreye giriyor da sayesinde güzel bir akşam geçirebiliyoruz. Akdeniz Esintisi gayet güzeldi. Toplam üç perde ve gittikçe güzelleşiyor.

Pazartesi, Şubat 08, 2016

Ankara'dan kimler geçti?

İkinci bir AB projesi aldım. 3-5 Şubat tarihlerinde proje ortaklarını Ankara'da ağırladık ve projeyi resmen başlattık. Çok keyifli ve verimli toplantılar yaptık. Acaip heyecanlıyım böyle bir proje yapacağımız (www.mtaii.com) için. Çok güzel bir işe imza atacağımızı düşünüyorum, bakalım...

Pazartesi, Ocak 25, 2016

Çamkoru'da Kar Keyfi

Bilmem blogda yer almış mıydı daha önce ama bazen günübirlik yürüşüye gidiyoruz, Ankara çevresinde yerlere. Çamkoru da daha önce gittiğimiz yerlerden biri. Bol kar yağışının ardından bir kara bata çıka yürümesi çekti canımız. Karın keyfini sürelim dedik, D&C çifti, Emre ve iki arkadaşıyla vurduk kendimizi yollara. Termosta çayımız, paketli sandviçlerimizle güzel bir Pazar geçirdik :)

Çarşamba, Ocak 20, 2016

Bütün hayvanlar eşittir, ama bazıları daha eşittir

Ne zamandır kitap yorumu yazmadım sanırım bloga. George Orwell - Hayvan Çiftliği ile bir tane ekleyeyim. Orwell'in 1984'ü, tavsiye edeceğim ilk 10 kitap arasına girer. Hayvan Çiftliği de epeydir okuma listemdeydi. Tiyatro oyununa bilet bulunca (Fatma sağ olsun, ekibimizin tiyatro komitesi), apar topar araya aldım okuma işini. 1945'de yazılmış, bugünün Türkiye'sinde maalesef geçerliğini yitirmediğini üzülerek hissettiğiniz inanılmaz yalın ve etkileyici kitap. Akün'de sahnelenen tiyatro oyunu ise güzel bir uyarlama olmuş. İzlemeye değer. Okuyunuz, mümkünse izleyiniz :)

Cumartesi, Ocak 16, 2016

Yazmaca

2015'i biri de geri dönük olmak üzere yeni eklediğim, 12 yayınla kapattım. 10 yılı devirmiş blogum ve ondan evvel el yazımla dolu 3 günlüğüm bu kadar seyrek bir yazım görmemişti sanırım. Büyük kararlar almaya pek de meraklı olmadığım yıl sonlarında - yılbaşlarında 'bu sene daha sık yazacağım' demek çok da zorlayıcı bir karar olmaz zannımca.
Yaşam iyice zorlaştı gerçekten, boğazına biri basıyormuş gibi geliyor, her sabah daha boktan bir haber gazete manşetlerini kaplıyor. Son furyada şiddet istemediklerini açıklayan bir bildiriye imza atan akademisyenler tutuklanırken; ben de imzalamış mıydım diyen yanım korkuyor, imzalamadığımı fark edip rahatlayan yanım utanıyor, bu duyguları hissettiğimi gören bir başka tarafım nefretle doluyor, bir diğeri onu sakinleştirmeye çalışıyor, işte böyle tilkiler kafamda dönüyor da dönüyor. Tüm bu baskının yanında işe gidip, günlük yaşantımıza devam ediyor, diğer streslerimizle boğuşuyoruz.
İşte bloga yazma işi, ufak küçük güzel şeyleri buraya yazıp yansıtarak, hem yazarken hem okurken tekrar tekrar yaşamak mantıklı geliyor. Geriye kalan ruh sağlımızı korumak için önemli, kaldıysa tabii. Yazdıklarımdan dolayı sıranın bana geleceğini ya da suskunluk sarmalının dibinde korkudan çürüyüp gideceğimi düşününce, ikisinin ortasında bir yerde bunaldıkça az bir şey yazmak da iyi fikir gibi.
Not: Penguen'in bu kapağında çiz 2014'ün üstünü, yaz 2015'i, maalesef aynı etkiyi yaratıyor, hatta tekrarlanabilirliği acıklı halimizi daha bir ortaya koyuyor.

Cumartesi, Ocak 09, 2016

Kendine bir çeki düzen vermen dileğiyle hoş geldin 2016

Yeni yıla Ankara'da girdik. Önce aileler sonra Dalsu'lardaydık. Selin ve Deniz gelmişti İstanbul'dan, biz de Hakan'lar ve Onur'larla beraber onlarda takıldık. Dalsu'nun büyülü ellerinin değdiği belli olan (ne kadar keyifli olabilirse o kadar) keyifli bir akşamdı.

2016 kötü başladı, umarım önümüzdeki aylarda, tüm bunlar arkada kalır ve biz bu yılı da sevebiliriz...