Pazartesi, Temmuz 02, 2007

2 kitap aldım geçen gün, birini hani su cok sevdigim 3. sınıf ögrencilerinden tatlı Tuba tavsiye etmişti: "Felsefe'nin Tesellisi", yeni basladim okumaya, yorumlarimi bitirince yaparim. diger kitap ise felsefenin tesellisini almak uzere gittigimde, Dost'ta etrafı karıstırırken gözüme ilişenlerden biri "fakat müzeyyen bu derin bir tutku"- İlhami Algör. bunu okudum, superdi ya, adam tam benlik, psikopat gibi yazmış:) acaip yakın hissettim kendi tarzıma... arka kapaktan örnek vereyim:

Böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu. Dünyanın bütün kızılderilileri yenilir, Spartaküs kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, Sadri Alışık denen hergele, her filminde ağlardı. O ağladıkça ben de ağlardım. Ağladıkça Sadri'ye kıl kapar gıcık olurdum. Üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, Sadri'nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine.

ve kitabin icinden hosuma giden bir kısım:
"Ne olmuştu da "Seninle dünyanın her yerine gelirim" diyen Müzeyyen, durduğu yerden çekip gitmelere başlamıştı. Nerelere gidiyordu? Gelirken getirdiği bakışlar ne dalgaydı?"

"durduğu yerden çekip gitmek" ne guzel bir ifade di mi ya? ya da yalniz beni mi açıkladı, benim mi hosuma gitti bilemedim...

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Sadri Alışık filmlerini çok iyi betimlemiş gerçekten.
Yazdıklarını çok beğeniyorum. Sanki o an içimdekileri döküveriyosun.

Adsız dedi ki...

Bi de Cezmi Ersöz böyle yapardı eskiden