Salı, Temmuz 17, 2007

"Ne olmuştu da "Seninle dünyanın her yerine gelirim" diyen Müzeyyen, durduğu yerden çekip gitmelere başlamıştı. Nerelere gidiyordu? Gelirken getirdiği bakışlar ne dalgaydı?" demiştir ya İlhami, eksiktir aslında sözleri. Müzeyyen sadece bakış değil, söz de getirir çekip gitmelerinden. Gözler daha kolay belli eder kendini, ağız daha zor, belki ondandır İlhami'nin sadece bakışlardan bahsedip sözleri bilmeyişi. Belki de Müzeyyen tek ağır bir cümle söylemiştir ona, birbirine bağlayıp tek çırpıda patlatmıştır cümleleri top misali, fırsat bırakmamıştır, önceden biriktirdiğini anlamasına. Yaralanmamış ölmüştür direk bizimki. Oysa çoğu zaman top gibi değildir, kurusıkıdır daha ziyade, öldürmez öyle kolay kolay, biriktirilen sözler… Yüklenir çantaya, taşınır oradan oraya cümleler. Bir cümle çantası olmuştur ya artık, edinilen her şeyi olduğu gibi çantayı da zordur bırakması. Omuzda gezdirilir, gerektikçe içine yenileri eklenir. Her eklenenle ağırlaşır çanta, yük olmaya başlar zamanla cümleler, iste o zaman kafası kızan Müzeyyen çıkarıp atar birer ikişer cümleleri ortaya… yersizdir çoğu zaman, hak edilmemiştir… yeri orası, zamanı o dakika değildir. anlamaz ilhami, anlamaz çoğu erkek gibi ve takmaz da, nereden çıkmıştır o cümle bir anda… canı sıkkın der, bir şeye kızmıştır der, saçmalama der geçer gider. Ok misali fırlatılan cümleleri bırakır saplandığı yerde, evin her köşesi ok dolsa, oklar kulağının yanından vızıl vızıl kaysa, sorun görmez ona saplanmadıkça. Oysa bilmez kulağının yanından kayan oklar misali, müzeyyen de avuçlarından kaymaktadır. Biraz daha zaman geçtiğinde elleri bos kalacaktır…

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bırak biraz daha zaman geçsin... :(