Perşembe, Ocak 24, 2008

2 kitap aldım geçenlerde, biri "Melek Yapıcı". Melek Yapıcı'nın önce adına, sonra (resimden belli olmayan) kabarık, ışıltılı kapağına vuruldum. Sonra arkasını okudum, neden olmasın dedim. 200. sayfadayım, hızlı hızlı gitti, ama nasıl toparlayacağı önemli, umarım başarır yazarımız.

Arka Kapaktan:
Geçmişi tarafından rehin alınan Doktor Victor Hoppe, yirmi yıl uzak kaldığı köyüne geri döner. Dar görüşlü köylüler, onun dönüşüne şüpheyle bakarlar. Köylüler, Doktor'un yanında getirdiği üçüzleri gördüklerinde, çocukları özürlü zannederler, Üçüzlerin, altı aylıkken üç dil konuşabilmeleri ise köylülerin, Doktor Hoppe'ya karşı şüphelerini daha da arttırır. Ancak her şey bununla bitmez. Kendisine ölümsüzlük kazandıracak bir karar alan Doktor Hoppe'da çözülemeyen bir gizem vardır. Bu kitap, din ve bilim, gerçek ve hayal, güç ve güçsüzlük, anlam ve anlamsızlık hakkında bir hikâye. Herkesin gerçeği arayacağı ama sonunda kendi gerçeğini bulup inanacağı bir roman... Unutmayın:"Bazen imkânsız görünen şey, sadece zordur,"

Diğer kitap "Albayım beni Nezahat ile evlendir". Bunun ne kapağı dikkatimi çekti ne adı. Arkasını okudum, işte bunda da oraya takıldım. Dikkat ettiyseniz garip bir şekilde yazara en son bakıyorum:) (sanırım bir kitapçıya girip yazara göre kitap aradığım bir kişi var: sezgin kaymaz! tavsiye ederim) Takıldım arka kapağa almaya karar verdim, yazarına bir bakayım dedim, ilhami algör çıkmasın mı, hani şu "fakat müzeyyen bu derin bir tutku" kitabına hasta olduğum, tarzını çok sevdim, kendi tarzıma yakın hissettim dediğim yazar. pek hoşuma gitti, kendimdeki bu tutarlılığı bu şekilde gözlerimin önüne sermem... gelelim bunun arka kapağına;

"Al bu elmayı Nezahat" diyebilirdim, "sende bu ad oldukça istersen sıfır numara kel, istersen at kuyruklu olurum. İnce bıyıklı tek dişi altın olurum. Meftun olurum, meczup olurum. Uzaklara bakarım, çıtımı çıkarmam. Nasıl söyleyeceğimi bilmem susarım. Susmak üzerine konuşmak gerekse, beni çağırırlar, oturur susarım. Dolmabahçe saat kulesiyle, Çırağan Sarayı ile konuşurum. Duvarlara yazılar yazarım gizli gizli: 'Albayım beni Nezahat ile evlendir.' Sülüs yazarım, kufi yazarım, latin yazarım. Gotik yazamam. Yağ satarım, bal satarım, ustamı öldürür ben satarım. Yemeden içmeden kesilir, alık olurum. Adımı sorsan duymaz olurum. Kötü olurum, iyi olmam Nezahat. Ya bu adı değiştir ya da al bu elmayı. Bende sevdiklerince terk edilme endişesi, kafayı yemeye meyyal haller var. Al bu elmayı Nezahat. Yüzünde göz izi var."

Hiç yorum yok: