Cuma, Ağustos 06, 2010

Kadın dediğin bir garip yaratık; öyle bir yaşı geliyor, öylesine bir boşluğa düşüyor ki, o zaman diliminde karşısına çıkan her adamın altına bir beyaz at verme, kafasına bir taç giydirme çabasına giriyor. Dolanıyor sokaklarda; kendiyle beraber yularından tutmuş bir atı gezdiriyor, diğer elinde kendi tasarımı bir taç sallanıyor. Gözüne kestirdiği erkekleri yakalayıp kolundan, kıyafet balosuna hazırlarcasına bir prense benzetmeye çalışıyor, oysa çoğu zaman erkek neye benzetilmeye çalışıldığından bile habersiz. Gel gör ki kadın azimli, sabrı bitmek tükenmek bilmeyen bir heykeltıraşmışcasına ince ince işliyor; elinde bir toplu iğne, graniti adama benzetmeye hevesleniyor. Sonuç tabii ki hayal kırıklığı, ama o yılmıyor çamurlu göldeki bir diğer kurbağaya şans tanıyor, bir ümit onu öpüyor…

Bu arayış içerisinde kadının başına gelebilecek en güzel şey beyaz atlı prensle karşılaşmakken, en kötüsü onun taklidiyle karşılaşmak oluyor. Hani kadın dediğin bir garip yaratık ya, yalanı en kolay yakalayan o olmasına rağmen, en kolay yutan da o oluyor; aslında inanmıyor da daha ziyade kendini kandırıyor. Yalanı en iyi söyleyen de o ya, ne çıkar, en dolambaçlısından bir tane de kendine söyleyiveriyor. Prens taklitçisi takmış plastik bir tacı, elinde yapay kırmızı güller, bizim prensesi eşeğinin terkisine atmış kumsallarda geziyor. Prensesimiz büyülenmiş, her şeyi güllük gülistanlık görüyor, yalanın bini bir para, gerçekler gözüne gözüne battıkça, o örtmek için gerçekleri, kendine söyleyiveriyor bir yalan daha. Ama yalancının mumunun ancak yatsıya kadar yanmasından mütevellit, bu yarısı yalan, yarısı hayal hikâye fazla uzun sürmüyor, eşek çöküyor, taç yakından bakınca parlamıyor, güller mi? Onlar zaten kokmuyor. İşte bir kadının kalbi de en çok böylesi bir hikâyeye dâhil olunca kırılıyor, en büyük pişmanlığı bu oluyor, aslında yalanların en az yarısının kendi kendine söyledikleri olduğunu es geçip, bu hikâyede nasıl rol aldım diye üzülüyor, gözyaşı döküyor, gözyaşları aktıkça kızıyor, kendini yıpratıyor. Ve masal gökten üç kurbağa düşmüş diye sonlanıyor.

Not: Resim tarafımdan çizilmiş ve bu yazı A.K.'ya ithafen yazılmıştır...

2 yorum:

Vil dedi ki...

çok beğendim.

enmery dedi ki...

yuregine saglik canim. ancak bu kadar empatik olunup bu kadar guzel dillendirilebilridi durum.

uzmesin kimse A.K'yi. A.K. da izin vermesin yaaaa! kiyamam!!