"Pilates kakamı getirdi!" Magazin dergisine röportaj veren, sansasyonel bir kişilik olsam bu cümleyi kesin kurardım, aşağıda okursunuz, yalan da sayılmaz nitekim. Ama ben sade bir blog yazarı olarak konuya başka noktadan gireceğim ve blogun başlığını "Mrs. Bean ve Pilates Topu" koyacağım...
Kasım ayının başında Joya spor merkezine yazıldık (Eğer benim yazılarım vesilesiyle Joya ile ilgilenir ve yazılmayı düşürseniz, adımı verin de benim üyeliğime 1 ay eklesinler e mi sevgili dostlar). Her spor merkezinde olduğu gibi burada da salon seansları var. Ben de daha önceden yapmakta olduğum Tai-Bo*'ya ve yine her bulduğum fırsatta yapmakta olduğum Latin Danslarına** gitmeye başladım. Ve fakat bugün seansların günlerini karıştırdım ve eh napalım diyerek, kaçırdığım Tae-bo'nun yerine Toplu Pilates dersine razı oldum. Daha evvel 1 kez pilates yapmıştım (ki top neyim yoktu), onda da benim hareketli yaşam tarzıma ve heyecanlı iç dünyama (:P) çok ters düşen uyuz bir şey olduğuna kanaat getirip bir daha gitmemeye karar vermiştim. Peki bu kararına rağmen niye derse girdin derseniz; hani toplu moplu diyor ya, belki daha eğlencelidir diye ummuştum derim.
Efendim, salona girdim baktım herkes çoktan topları almış, ben de gidip yan salondan kendime bir top seçtim, yeşil, turuncu, mavi renkleri mevcuttu. Ancak topların büyüklükleri birbirinden farklıydı. Mavi en büyük olandı. Dedim bu erkeklere göre herhalde. O sebeple maviyi eledim. Turuncu, portakal gibi iyisi mi onu alayım şeklinde düşünerek onu seçtim. Hea bu arada üzerinde 55 yazıyor. Geldim topun üzerine oturdum, bu sefer başladım, bu 55 kiloyu mu temsil ediyordu, şimdi bu top kıçımda patlamasın diye dertlenmeye :) Hayır seans başladı, toplar yan odada ve ben salonun kapıya neredeyse en uzak köşesindeyim. Dersi bölmemek adına turuncu topumu elime alıp, salonu boydan boya aşıp, geriye yeşil topla elimde dönmek istemediğimden, kaderime razı oldum. Hoca kendinizi topun üzerine bırakın dedikçe, topu patlatmak suretiyle spor merkezinin tarihine altın harflerle yazılmaktan korkuyorum. Topun üzerine oturmasız hareketler ise ayrı dert, işte bacağının arasında tutup kaldırıyorsun topu filan. Bense durmadan topu kaçırıyorum. Top fırlayıp gidiyor, ben yattığım yerden kalkıp bir koşu alıp geliyorum. Sanırsınız Mr. Bean pilates yapıyor. Gerçi benden kötü 1-2 kızcağız vardı, onlar bana moral kaynağı oldu. Biri topa takılmak suretiyle yere yapışıyordu, bir diğeri ise topu benim kaçırdığımdan çok daha sık ve çok daha uzaklara kaçırıyordu...
Gelelim bağırsak mevzusuna, bilmiyorum bilimsel bir gerçek mi ama, bence karnını durmadan topa yaslayıp, ittirip kaktırmak, bağırsaklarda bir hareketlenmeye sebep oluyor. Bundan mütevellit topun patlaması korkusu ve durmadan kaçması dertlerime ek olarak bi de tuvalete koşma isteği çıkmasın mı başıma, zaten hareketleri yapamıyorum, bir de yavaş yavaş sayıyor kız (Gerçi pilatesin raconu bu anlaşılan, yapacak bir şey yok. Uyuz diye nitelemiştim ya, işte bundan.), o 1'den 8'e gelene kadar ben 50'yi bulurum. Nitekim koca popolu teyzelerden biri azarladı, "ee, ama sen çok yavaş sayıyorsun!" diye.
Vs. vs. işte maceram zar zor bitti, sonra mı? Ders çıkışı derhal tuvalete gittim tabii :P
* http://kendicapimda.blogspot.com/2010/03/dun-tae-bo-yaptm.html
** http://kendicapimda.blogspot.com/2010/06/boynuz-kulag-gecer-hesab-benim-kardesim.html
2 yorum:
teyzeler dayanabiliyorsa sen hayli hayli dayanmalısın.
Fiziksel kısma dayanırım, o kadar dert değil, esas uyuz ilerleyişi beni sıkıyor... Tekme tokat dersi bana daha iyi sanki.
Yorum Gönder