O
kadar çok düşünce var ki kafamda yazamaz oldum. Bir çocuk daha öldü! Yok
hayır! Ölmedi öldürüldü! Hem de dövülerek! Birini ÖLÜMÜNE DÖVMEK ne
demek yahu?! Benim aklım almıyor, vuracaksın elinde sopayla, satırla,
çubukla; o kadar şiddetle vuracaksın ki kan fışkıracak üstüne, ama
umursamayacaksın; o kadar hızlı vuracaksın ki kırılan kemiklerinin
sesini duyacaksın. Öyle çok öyle çok vuracaksın ki, inlediğini, boğazından gelen kanlı hırıltısını duyamaz olacaksın, sonunda öldü zannedip bırakacaksın. Aklım almıyor :(
Bense dün yürürken, üzerine basılmasın diye sarmaşığı kenara ittim, ben
bu sabah odadaki sineği camdan dışarı çıkarabilmek için dakikalarca
uğraştım. Benim bu kafam birini öldürene kadar döveni, bir çocuk öldü
diye sevineni, bu ölüme, bu eziyete ses çıkarmayanı nasıl alsın?
Empatiden bu kadar yoksun insanla benim aynı ülkeyi bırak, aynı
gezegende ne işim var? Hiç mi birini sevmediniz, çocuğunuz, kardeşiniz,
sevgiliniz, arkadaşınız olmadı mı bir tane bile? Onların ölene kadar
dövülmesi fikri hiç mi gelmiyor aklınıza? Hiç mi acıtmıyor yahu
yüreğinizi? Ben Ali'yi dövenlerin bile dövülerek öldürülmesini istemem.
Ama ben hala vicdanı olup da sessiz kalan varsa, onun ses çıkarmasını
isterim. Bunca nefret söyleminin, "evde zor tutuyoruz" kışkırtmalarının
olmaması gerektiğini fark ederim. Of off...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder