Çarşamba, Haziran 25, 2008

bisikletle bindim kampüste, murat ve turgay'la. yemek yedik önce hep beraber, sonra aşağı çarşıya indik bisikletlerle, o kabus yokuşu tırmanmak zor geldiğinden epey direndim, inmeyelim, ben geri çıkamam bisikletle diye, ama dinlemediler tabii:) indik, soğuk bir şeyler aldık içmek için, sonra gidip çimenlere yayıldık. turgay'la ben bölüme dönmek üzere yola çıkıp, yokuşa vurduk kendimizi. turgay söylendi, "işte canavar gibi çıkıyorsun, bir de çıkamam diye tutturdun" dedi. bölüme gelince, Mukaddes hocanın daveti üzerine çay alıp bahçeye çıktık, ağaçların gölgesindeki banklara oturduk, diğer hocalar da geldi birer ikişer, muhabbet ettik. turgay o sırada saati unuttuğu için görevli olduğu yere geç kaldı, son anda fark ettik, atlayıp arabaya onu yetiştirdik. garip bi mutluluk, tatlı bir huzur var içimde, tadına doyulmuyor yaşadığım günlerin. günlerin nasıl geçiyor derseniz, çok afilli bir şey de yok, işte böyle... kampüsümü, bölümümü, hocalarımı, turgay'ı ve arkadaşı murat'ı, ha sanırım bir de bisiklete binmeyi seviyorum... az kalır: ağacı, kediyi, kuşu, neredeyse tüm insanlar dahil, her tür canlıyı da seviyorum. hele hele ailemi, arkadaşlarımı, ailemden olmasını planladığım sevgilimi daha bi fazla seviyorum. bazen de böyle bloguma ilkokul çocugunun anı defteri misali kesik kesik cümleler yazmayı, günü "ali gel" cümleleriyle anlatmayi seviyorum...

Hiç yorum yok: