"Almanya’da yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, kadınlar ancak birlikte oldukları 13’üncü erkekte aradıkları tüm özellikleri buluyor. Berlin’deki Humboldt Üniversitesi’nde görevli 2 psikologun yaptıkları araştırmaya göre, kadınlar ancak bir düzine erkekle birlikte olduktan sonra karşı cinste hangi özelliklerin kendileri için önemli olduğuna karar verebiliyor."
bilim dunyasini aydinlatan, insanliga bu kadar faydali bir calismayi goz ardi edemezdim. okur okumaz tipki su an cogunuzun yaptigi gibi, parmaklari cikarttim ve saymaya basladim. bi kere resmi olarak birlikte olmamis bile olsaniz, bazi isimleri saymadan gecemiyosunuz, gonlunuz el vermiyo. e haliyle 13'u gecmek de istemiyosunuz, gerekirse "Ahmet'le ciktik ama saymiyim, o bana bisi katmadi, zaten de kisa surmustu" seklinde numaralarla istediginiz noktaya cekiyosunuz. ben 12'ye sabitledim, sira 13'te :D
esas konu bu bi duzineden cikarttigim "hayatimin erkeginde olmasi ve olmamasi gereken ozellikler". bakalim neler var neler yok... gerizekali degilseniz anlayabileceginiz uzere (-) ler istemediklerim, (+) lar istediklerim:
1. cekingen (-), utangac (-)
2. ekstra kibar (-)
3. artiz (-), milletin ne dusundugunu fazlasiyla onemseyen (-), sadakatsiz (-)
4. okumus (+), is sahibi (+), iyi bir aile (+), artiz (-), maço (-)
5. ailemi, arkadaslarimi sevip deger veren (+), fedakar (+), aşık (+), iyi niyetli (+)
6. dengesiz (-), zeki (+), romantik (+), insana kiymet vermeyen, dusuncesiz (-)
7. icten (+), iyi niyetli (+), sempatik(+)
8. zeki (+), hali vakti yerinde (+), kulturlu (+), dengesiz (-), korumacı (+), guvenilir (+), sorumluluk sahibi (+), yalanci(-)
9. arkadaslarimla uyumlu (+), sosyal (+), sorumluluk sahibi olmayan (-), cok icen (-)
10. sevecen (+), iyi niyetli (+), komik (+), arkadas (+)
11. tatli (+), sevimli (+), iyi niyetli (+), pek saf (-)
12. hayat tecrubesi olan (+), tatli dilli (+)
eveet bu ozellikleri cikarttim, simdi gruplayip hayalimizdeki tipin ozelliklerini bulayim:
hayalimdeki erkegin barindirmasi gerekenler ozellikler:
iyi niyetli, zeki, aşık, icten, fedakar, ailemi, arkadaslarimi sevip deger veren, korumaci, uyumlu, sevecen, tatli, sevimli, sempatik, tatli dilli, okumus, komik, sosyal, arkadasim, guvenilir, hayat tecrubesi olan, kulturlu, is sahibi, hali vakti yerinde, iyi bi ailesi olan
hayalimdeki erkegin barindirmamasi gerekenler ozellikler:
cekingen, utangac, ekstra kibar, artiz, milletin ne dusundugunu fazlasiyla onemseyen, sadakatsiz, yalanci, dengesiz, maco, insana kiymet vermeyen, dusuncesiz, pek saf, sorumluluk sahibi olmayan, cok icen
havadan sudan, içten, hayattan, ondan, bundan,
şundan,
bunaldıkça, güldükçe, paylaşmak icin...
Pazartesi, Ocak 29, 2007
Perşembe, Ocak 25, 2007
Her şey beklenti meselesi aslinda… Mutlulugumuz beklentilerimizin pencesinde.
Bi filme giderken ne cok sey beklersek, begenmeme ihtimalimiz o kadar yuksek olmaz mi? Memnun olmayacagizdir ciktigimizda, oysa bundan cok daha uyduruk bir filmde ne de cok eglenmistik. Ama unutmamak lazim o filme oylesine gitmistik…
Markalar vardir, unluler vardir, mekanlar vardir ustun performans bekledigimiz. 1 ay bekledim Deja Vu filmini, hayal kirikligina ugradim, Grange’in tum romanlarindan sonra Tas Meclisi’ni okudum aradigimi bulamadim, yazan Grange olmasaydi, severdim muhtemelen kitabi. Aldigim puma’lar bekledigim kadar rahat cikmadi. Simdi sayip sovuyorum en rahatsiz ayakkabim buymus gibi. Oysa degil… beklentim tum sorun.
Ne onundeki gunden cok sey beklemeli insan, ne onundeki yildan, ne bi tatilden, ne egitimden, isinden, ne de cevresindeki insanlardan, hatta kendinden bile cok bi sey beklememeli, sanirim boylece daha mutlu oluruz. Dusunuyorum, ben mutlu biriyim, oldukca mutluyum, tokezledigim zamanlar oluyor mutluluk konusunda, iste onlar da tam olarak fazla beklentiden kaynaklaniyor.
Bi kiz arkadasim olmustu, dost bilmistim kisa zamanda, canimdan biri saymistim, olesiye guvendim, kazigimi yedim oturdum. Hatta oturamadim, ne oturmasi ayakta bile duramadim, yikildim. o gunlerde mutsuzluk benden sorulurdu…
Sadece dostlarda degil mesele, sevgililerde de gecerli. Deger veriyorsun, veriyorsun, veriyorsun. Fedakarlik yapiyorsun. Sevgini gostermek icin cirpiniyorsun. Benzer seyler bekliyorsun, bi bakiyorsun, sen kosup gecmissin onu, hatta tur bindirmissin, o kadar da onemli dilsin onun icin. Halbuki ondan beklentin bunlar olmasa, soyle haftada bir denk gelirse gorusseniz. Fazla arayip baymasaniz, rahat bi iliski olsa aradiginiz. Ne de guzel olacak hayat. Yillarca boyle iliskiler yasadim, keske hala ayni seyi ariyo olsaydim…
Bi filme giderken ne cok sey beklersek, begenmeme ihtimalimiz o kadar yuksek olmaz mi? Memnun olmayacagizdir ciktigimizda, oysa bundan cok daha uyduruk bir filmde ne de cok eglenmistik. Ama unutmamak lazim o filme oylesine gitmistik…
Markalar vardir, unluler vardir, mekanlar vardir ustun performans bekledigimiz. 1 ay bekledim Deja Vu filmini, hayal kirikligina ugradim, Grange’in tum romanlarindan sonra Tas Meclisi’ni okudum aradigimi bulamadim, yazan Grange olmasaydi, severdim muhtemelen kitabi. Aldigim puma’lar bekledigim kadar rahat cikmadi. Simdi sayip sovuyorum en rahatsiz ayakkabim buymus gibi. Oysa degil… beklentim tum sorun.
Ne onundeki gunden cok sey beklemeli insan, ne onundeki yildan, ne bi tatilden, ne egitimden, isinden, ne de cevresindeki insanlardan, hatta kendinden bile cok bi sey beklememeli, sanirim boylece daha mutlu oluruz. Dusunuyorum, ben mutlu biriyim, oldukca mutluyum, tokezledigim zamanlar oluyor mutluluk konusunda, iste onlar da tam olarak fazla beklentiden kaynaklaniyor.
Bi kiz arkadasim olmustu, dost bilmistim kisa zamanda, canimdan biri saymistim, olesiye guvendim, kazigimi yedim oturdum. Hatta oturamadim, ne oturmasi ayakta bile duramadim, yikildim. o gunlerde mutsuzluk benden sorulurdu…
Sadece dostlarda degil mesele, sevgililerde de gecerli. Deger veriyorsun, veriyorsun, veriyorsun. Fedakarlik yapiyorsun. Sevgini gostermek icin cirpiniyorsun. Benzer seyler bekliyorsun, bi bakiyorsun, sen kosup gecmissin onu, hatta tur bindirmissin, o kadar da onemli dilsin onun icin. Halbuki ondan beklentin bunlar olmasa, soyle haftada bir denk gelirse gorusseniz. Fazla arayip baymasaniz, rahat bi iliski olsa aradiginiz. Ne de guzel olacak hayat. Yillarca boyle iliskiler yasadim, keske hala ayni seyi ariyo olsaydim…
Çarşamba, Ocak 24, 2007
istanbul'daydim gecen. ama firsat bulup yazamadim bi turlu, simdi resimlere bakarken dusundum de, bunu atlamak olmaz. not duseyim gunluge...
hep guzel gecer zaten ist seyahatlerim, hele arkadaslarla ya da sevgililerleyse tadina doyum olmaz. bu da onlardan biriydi. cok guzel sehir istanbul. gezmeye bayiliyorum.
cuma gece gittik, anadolu'da takildik. bikac bira ictik, geceyi cok uzatmadik. cumartesi rumeli'de kahvaltiyla basladi. ardindan ortakoy, bebek, yuruyus ve starbucks'ta bahcede, deniz kenarinda bi kahveyle gunduz gezisini noktalama. ardindan taksime gecis. aksam ustu nevizadede bira. ogle yemegi niyetine midye tava. bambi'de durumle aksami bulma. pek tabii geceye birayla devam. sonra bi arkadasin sevimli evinin koltuklarinda kahve. ev sahibimizin, araba sahibimizin, rehberimizin, kisaca istanbul gezimizi muhtesem kilan dostumuzun gelmesiyle yataklarimiza gitme. pazar beyoglu'nda Ara'da kahvalti, biraz daha beyoglu sefasi donus yolculugunun baslamasi. tekrar gitmek dilegiyle...
Perşembe, Ocak 18, 2007
Bgn hayata dair su dersi cikarttim:
Kacirdigin herhangi bir ulasim aracini yakalamak icin bosuna caba harcama.
hani pzt gunki yazimda belirtmistim bi sure "arabasiz yasam mucadelesi" verecegimi. bugun guzel bi mucadele ornegi yasadim, okuyun-gulun, okuyun-aciyin, okuyun-halinize sukredin, okuyun-dalga gecin vs, herhangi biri olabilir :)
simdi ben bgn ilk defa universiteye gelen personel servisine binicem aklimca, servisle cok döndum ama sabah hic binmedim. onceki aksamlardan birinde tembih ettim amcaya ben surda olurum, bi bakar ol diye, ama amca gayet acik ve net, ben unuturum sen kendini goster dedi. sanki arabanin onune atlicam, ki kendisi genelde sol seritten basip gidiyo. neyse, oradan gececegini soyledigi vakitten 5-6 dk once ciktim caddeye. caddeye cikmak icin bi kisim yol yuruyup, zannimca 50 dik basamak cikiyosunuz. gelene kadar nefes nefese kaliyosunuz. neyse ciktim, bi baktim karsiya, aney! bizim amca gidiyo, ama mumkun diil, daha servisin ilk hareket noktasindan kalktigini soyledigi zamana bile 3 dakka var. boyle bi hışım kosturdum pesinden, yetisirim umuduyla, ama olmadi. (alt ders 1: kaçırdıgın bir aracı kosarak yakalayamazsin) o sirada iyi niyetli bi otobus soforu, muhtemelen halime acıyıp, bana korna caldi, durak murak olmamasina ragmen aldi beni, sagolsun. sihiyeye gitcem, ordan tekrar otobuse bincem, yeni planim bu. ama bizim servisle pespese gidiyoruz, bildiginiz pespese. yani o dönup eskisehir yoluna cikacak, bense sihhiyede kuyruk beklicem, itis kakis ayakta gelcem, icim gidiyo surdan geciversem bi ön arabaya diye. bekledimki bizim otobus servisi sollasin, ben de inip servise bineyim. tabii bu arada, servisi nasil takip ediyorum? araba diilki bu, soyle ön camı rahatça göresin. koridor tarafindayim, hafifce popoyu kalkiyorum, kafayı uzatiyorum. bu arada bi normal cantam, bi kitap cantam var elimde, tabii bir de montum, sapkam vs. bi kalın giyinmisim ki, toplu tasima araclarini kullanacam diye, sanirsiniz kutuptayim, kizaklarla yolculuk yapicam. neyse kizilaya kadar servis önde, otobüs arkada, ben durmadan, "hah durdu mu ne, hemen insem mi acaba" seklindeki hamlelerle takipteyiz. kizilayda yanyana durduk servisle. kirmizi isik yaniyor, trafik tikanmis ve bizim araclarla ısık arasinda 10 sira araba var. tamam dedim oldu bu iş, atla kızım otobusten. atlamasina atladim, peki ya sonra? ısık acıldı, birden şakır şakır akmaya basladi trafik, el kol ve koşturma ama döndü gitti servis, e haliyle otobus de gitti. ve ben yine kosuyorum... (alt ders 2: kacırdıgın bir aracı otobüsle de yakalayamazsin) bu sefer bi taksici yanaştı, otobüs soforunden farkli olarak, acıma duygusundan ziyade, müşteri avlama iç güdüsüyle. bindim, napicam. dedim -su servisi takip et!- :D:D baktık onu da yakalayamıcam, bahceli de indim, taksiciye kalsa universitenin nizamiyesinde yakalayacak yoksa servisi. (alt ders 3: kaçırdıgın bir aracı taksiyle de yakalayamayabilirsin) bahceliye gelen ilk otobuse bindim. millet tenezzül etmedi, servis bekliyolardi tahminimce. aman dedim, yeter bu kadar binecem bu ego'ya, gidecem, yetti canima, ayakta mayakta, bi soyle koltuguma oturayim da... şükür yerimdeyim su anda:)
Kacirdigin herhangi bir ulasim aracini yakalamak icin bosuna caba harcama.
hani pzt gunki yazimda belirtmistim bi sure "arabasiz yasam mucadelesi" verecegimi. bugun guzel bi mucadele ornegi yasadim, okuyun-gulun, okuyun-aciyin, okuyun-halinize sukredin, okuyun-dalga gecin vs, herhangi biri olabilir :)
simdi ben bgn ilk defa universiteye gelen personel servisine binicem aklimca, servisle cok döndum ama sabah hic binmedim. onceki aksamlardan birinde tembih ettim amcaya ben surda olurum, bi bakar ol diye, ama amca gayet acik ve net, ben unuturum sen kendini goster dedi. sanki arabanin onune atlicam, ki kendisi genelde sol seritten basip gidiyo. neyse, oradan gececegini soyledigi vakitten 5-6 dk once ciktim caddeye. caddeye cikmak icin bi kisim yol yuruyup, zannimca 50 dik basamak cikiyosunuz. gelene kadar nefes nefese kaliyosunuz. neyse ciktim, bi baktim karsiya, aney! bizim amca gidiyo, ama mumkun diil, daha servisin ilk hareket noktasindan kalktigini soyledigi zamana bile 3 dakka var. boyle bi hışım kosturdum pesinden, yetisirim umuduyla, ama olmadi. (alt ders 1: kaçırdıgın bir aracı kosarak yakalayamazsin) o sirada iyi niyetli bi otobus soforu, muhtemelen halime acıyıp, bana korna caldi, durak murak olmamasina ragmen aldi beni, sagolsun. sihiyeye gitcem, ordan tekrar otobuse bincem, yeni planim bu. ama bizim servisle pespese gidiyoruz, bildiginiz pespese. yani o dönup eskisehir yoluna cikacak, bense sihhiyede kuyruk beklicem, itis kakis ayakta gelcem, icim gidiyo surdan geciversem bi ön arabaya diye. bekledimki bizim otobus servisi sollasin, ben de inip servise bineyim. tabii bu arada, servisi nasil takip ediyorum? araba diilki bu, soyle ön camı rahatça göresin. koridor tarafindayim, hafifce popoyu kalkiyorum, kafayı uzatiyorum. bu arada bi normal cantam, bi kitap cantam var elimde, tabii bir de montum, sapkam vs. bi kalın giyinmisim ki, toplu tasima araclarini kullanacam diye, sanirsiniz kutuptayim, kizaklarla yolculuk yapicam. neyse kizilaya kadar servis önde, otobüs arkada, ben durmadan, "hah durdu mu ne, hemen insem mi acaba" seklindeki hamlelerle takipteyiz. kizilayda yanyana durduk servisle. kirmizi isik yaniyor, trafik tikanmis ve bizim araclarla ısık arasinda 10 sira araba var. tamam dedim oldu bu iş, atla kızım otobusten. atlamasina atladim, peki ya sonra? ısık acıldı, birden şakır şakır akmaya basladi trafik, el kol ve koşturma ama döndü gitti servis, e haliyle otobus de gitti. ve ben yine kosuyorum... (alt ders 2: kacırdıgın bir aracı otobüsle de yakalayamazsin) bu sefer bi taksici yanaştı, otobüs soforunden farkli olarak, acıma duygusundan ziyade, müşteri avlama iç güdüsüyle. bindim, napicam. dedim -su servisi takip et!- :D:D baktık onu da yakalayamıcam, bahceli de indim, taksiciye kalsa universitenin nizamiyesinde yakalayacak yoksa servisi. (alt ders 3: kaçırdıgın bir aracı taksiyle de yakalayamayabilirsin) bahceliye gelen ilk otobuse bindim. millet tenezzül etmedi, servis bekliyolardi tahminimce. aman dedim, yeter bu kadar binecem bu ego'ya, gidecem, yetti canima, ayakta mayakta, bi soyle koltuguma oturayim da... şükür yerimdeyim su anda:)
Çarşamba, Ocak 17, 2007
çingene çıt çıt, arkası bit bit :) boyle bi tekerleme soylerdik kucukken, simdi geldi aklima. ya gecen hafta degerli arkadasim Turgay'in "everything is illuminated" filmini izlemesiyle, kampus icinde cesitli yerlerde filmden kopma cingene danslari yapmaya baslamamiz bir oldu. hemen pesi sira turgay film muziklerini buldu. amanin yok boyle guzellik, tavsiye ederim... sonra cok sevgili arkadasim, hakan beyler koleksiyonumuzu zeginlestiridi ve gulsah hanimlar da eksik kalmayip benimle bir album paylastilar... anlayacaginiz son gunlerde cingene isi muziklere sardirdim. e kendimi buldum haliyle, kipir kipir kiprastiriyolar...
bu arada, bu yazida gecen isimler benim msn listemde DOST isimli, az kisi sayili ozel grubuma dahildirler, her biri iş - okul tarzindaki gruplarin nadide insanlari olup, bu secme listeye yerlestirilmislerdir. sanirim biliyolardir ama kendilerine sevgimi bir de buradan iletmek isterim:)
bu arada, bu yazida gecen isimler benim msn listemde DOST isimli, az kisi sayili ozel grubuma dahildirler, her biri iş - okul tarzindaki gruplarin nadide insanlari olup, bu secme listeye yerlestirilmislerdir. sanirim biliyolardir ama kendilerine sevgimi bir de buradan iletmek isterim:)
Penceremden bakiyorum, harika bi manzara var. soyle yandakine benzer... Agaclar buz tutmus, cok enteresan bi goruntu sergiliyolar. bugun cok isterdim fotograf makinasinin yanimda olmasini. bi de gunes vurmus ki, aksam ustu gunesi, harika. fonda da mavi gokyuzu... hersey tamam. bir de pencere oturdugum yere gore biraz yukarida kaliyor, aslinda yolun yaninda olmama ragmen yol gozukmuyor. safi gök, kış gunesinin son ısıkları ve buzlu agaclar var...
pazartesi gunu, yukarida -tavan uzerime cokmek uzereymis- hissi yaratan bi tadilat oldugunu soylemistim, gunlerden carsamba, hala devam ediyor ve bugun tavan uzerime cokmeye basladi. bilgisayar basinda oturmus, bisiler yapiyodum, birden pıtır pıtır minik beton parcaları dusmeye basladi ustume, sonra hızlandi, masanin ustu minik kirintilarla doldu. ali abi'ye haber verdik de bi kosu cikip yavaslatti adamlari. bakalim...
Salı, Ocak 16, 2007
jelibon cok severim ben, o ayiciklari... zaten bebe beligin sevdigi, biraz buyumuslerin yapmaktan, yemekten icmekten cekindigi ne varsa severim. ama bu jelibon meselesinde su kirmizi renkli olanlar sinirimi bozuyo, sevemedim gitti, o cilekli, ahududulu, erikli filanlari. frutty de de sevmem mesela. portakallisi cok guzel, beyaz ayiyi da severim ama neli bilmiyorum. sade olsa gerek:) demin jelibon yedim de bi paket, belli oluyo mu?
Pazartesi, Ocak 15, 2007
bugun pazartesi, haftasonum her insanin haftasonunu gecirmek isteyecegi sekilde gecti(!) cumartesi tum gun, kaza sebebiyle karakol, polis, raporlar, gerekli evraklar icin ofise git gel, servise git, sira bekle seklinde gecti. sonra 15 gun arabasiz yasam mucadelesi vereceginin farkina varma. aksam ders calisma, gecenin ilerleyen saatlerinde arkadasinla biraz tartisma, gozyaslarini tutamama, sayma, soylenme, zirlama. pazar kahvalti bile etmeden derse oturma, aksamin bi korune kadar makale okuma, tezle ugrasma, yetistirme telasi icinde durmadan kac sayfa kaldi hesabi yapma. pazar aksam, evden cikip arkadasina ders calismaya gitme. gece 3 de yatma, 7de kalkma, okula gelme ve bu guzel haftasonun ardindan gelen bu guzel pazartesi sabahi, tepende ust kat uzerine cokmek uzereymis hissi yaratan bi tadilat olmasi... ama yine de neseliyim bugun... hayat guzel kardesim...
Cuma, Ocak 12, 2007
dun kaza yaptim, aptal bi viraji icten ve hizli alan bi adamla carpistim, ben oldukca yavastim, aslinda durup, gecmesine izin verebilirdim, ama yer buz oldugu icin benim de frenim tutmadi. polisti, rapordu, ailene bunu aciklamaydi sinirimi bozdu haliyle biraz... aslinda dun cok bozuktu moralim, acaip zor bi gundu benim icin, hakkinda yazmak istiyorum, cok da sey var yazacagim, ama yok vaktim, makalelere donmeliyim... uff
Cuma, Ocak 05, 2007
Fazla mesai yaptim, bugun Cuma, saat 17:50 ve ben hala burdayim, ama hic bisi yazmadan gidemedim, hemen bi kac cumle attirayim aklimdakilerden...
1) Dün Prestij filmine gittim, bu gencturkcellilerin bi alana bi bedava olayini tuttum baya, yeni sloganim sinemaya pzt- pers gidilir:)
2) Bugun tiyatroya gidiyorum, yorumlarimi bi iki gune yazarim...
3) Bu kadar su kitliginda 2 gundur kar yagmasi ne kadar da sevindirici, ancak yol kapanma meselesi canimi sıkmıyor degil, neyseki simdilik oyle bi durum yok.
4) haftasonu lazim olup olacak herseyi flash diske doldurdum, 3 dakikami aldi, haftasonu buraya gelmek ya da cd basmakla, kendine mail atmalarla ugrasmamak mukemmel bi his, flash diski tasarlayanin ellerinden oper saygilarimi sunarim.
5) evde bi yaziya basladim, hani yanlis hatirlamiyorsam BİZZAT ismini koyacagim bi yazi dizisi yayinlamaya karar verdigimi aciklamistim, onu uzun ve tek bi parcaya donusturmeye karar verdim sanirim. heyecanla bekleyin anacım...
iyi hafta sonlari:):):)
1) Dün Prestij filmine gittim, bu gencturkcellilerin bi alana bi bedava olayini tuttum baya, yeni sloganim sinemaya pzt- pers gidilir:)
2) Bugun tiyatroya gidiyorum, yorumlarimi bi iki gune yazarim...
3) Bu kadar su kitliginda 2 gundur kar yagmasi ne kadar da sevindirici, ancak yol kapanma meselesi canimi sıkmıyor degil, neyseki simdilik oyle bi durum yok.
4) haftasonu lazim olup olacak herseyi flash diske doldurdum, 3 dakikami aldi, haftasonu buraya gelmek ya da cd basmakla, kendine mail atmalarla ugrasmamak mukemmel bi his, flash diski tasarlayanin ellerinden oper saygilarimi sunarim.
5) evde bi yaziya basladim, hani yanlis hatirlamiyorsam BİZZAT ismini koyacagim bi yazi dizisi yayinlamaya karar verdigimi aciklamistim, onu uzun ve tek bi parcaya donusturmeye karar verdim sanirim. heyecanla bekleyin anacım...
iyi hafta sonlari:):):)
Perşembe, Ocak 04, 2007
Dünyanı aydınlatan Güneş'in battığında ya da sadece Ay'dan ibaret çıktığında; yere göğe sığdıramadığın, sevmeye doyamadığın insanın, seninle aynı geleceği planlamadığının farkına vardığında, farklı hayaller peşinde olduğunuzu, aynı hisleri paylaşmadığınızı kavradığında, tek cümleyle seni harikalar diyarından çekip çıkardığında, kendini kaptırdığın rüyadan sarsarak kaldırdığında, nefesin kesilir bir an ve gülümsemen donuverir dudaklarında. Göğsünün tam ortasına bir ağrı saplanır. Koca bir çatırtı gelir sol üst köşeden, yıkılmasa da çatlar duvarlar. Elinde olmadan sızlar burnun, yaşlar doluverir göz pınarlarına, sözcük bulamazsın sarf edecek. Kalbin sersemler ama inkar eder kırıldığını, aklınsa anlamıştır olan biteni, mantıklı bir çözüm bulma peşindedir, "Bırak gitsin" diye, bastırıverir lafı. Haklıdır aslında biraz, geçen zamana acırsın; gitmesine izin verdiklerine, seni onca sevenlere, kaybettiğin, reddettiğin sevgilere... Yaşadıkların, yaşamayı planladıkların da vazgeçilmez gelir birden... Ne yapacağını bilemez, iki arada bir derede kala kalırsın... Kalbin inat eder, koca karılar gibi, "yok canım nerden çıkartıyorsun, boşver o sözleri" derken, aklın o 2-3 dakikalık konuşmanın yadsınmayacak kadar dolu olduğunu, içinde ne çok şey barındırdığını kavrayalı çok olmuştur. Çok mantıklı bir adamsan ya da aslında o kadar çok sevmiyorsan, usulca sıyrılırsın bu maceradan, "gökten 3 elma düştü biri bana, biri ona, biri de yeni sevdiğime" diyerek... Yok içindeki o koca karı, bastırmayı başarırsa bilge adamı, kırık bir evde devam edersin yaşamaya, kesintili bir uykuda görürsün rüyayı. Elinde kalan sadece büyüsü bozulmuş bi harikalar diyarı...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)