Salı, Şubat 06, 2007

yazdiklarini okuyup "bu adama aşık olmussun sen" dedi kiza. kiz güldü gecti, onun kime asik oldugu besbelliydi, zaten onu biraz olsun taniyan hic kimse o adama asik oldugunu iddia etmezdi. her zaman boyleydi cunku, insanlari inceler, yuzlerine bakar, akillarindan, yureklerinden gecenleri, hayatlarını, yasadiklarini tahmin etmeye calisirdi, ellere ve gozlere takilirdi cogunlukla, beyaz eller, nasirli eller, kuvvetli eller, kirilgan eller, kirli eller, yasli eller, her biri bambaska seyler anlatirdi ona. kimi gozlerde kotuluk gorurdu bariz sekilde, kimisinde umutsuzluk, kimisinde nese... güven park'ta kalem satan amcaya bayılıyordu mesela, onun sakinligi, dinginligi, huzuru buyuluyordu onu. ve sihhiyedeki otopark gorevlisi; o yokluk icinde, hayatin guzelligini coktan fark etmis o adam... kitapcidaki kadin, kimsesizler yurdundaki o gozleri parlak cocuk, kedileri besleyen o yasli teyze... her biri etkilemisti onu. hepsine asik olmus olabilir miydi? hayata kendisi gibi bakanlari pek sık bulamazdi, ondan bu kadar sevinmis olmaliydi, sonucta bi adami incelemis ve onun karakterine olan hayranligini dile getirmis olmanin askla uzaktan yakindan ilgisi olamazdi. tum bunlari bir kenara koydugunda ise, tum dunyaya duyurmak icin can attigi bir aski vardi zaten... kendisine derdini bir turlu anlatamasa da. kimi zaman gereksiz yere enerjisini tuketse, agir sozleriyle kalbini delse de, sevmekten asla vazgecemedigi biri... bunlari gecirdi kafasindan kiz, döndü ve "ne alakasi var, hem sen benim kime aşık oldugumu bilmiyor musun?" dedi yalnizca... güldü gecti kiz, arkadasiysa takilip kaldi orda...

Hiç yorum yok: