Cuma, Ocak 30, 2009

Ruhun köşeye sıkışmış, bir minik kedisin kuyruğuna basılmış. Özgürlüğüne yeni sınırlar tanımlanınca, örmekte olduğun duvarlar üzerine gelmeye başlamış. Bir yanın güç kavgasına girmeye yeltenirken, diğeri onu bastırmış, hazmedemeyen öbür yanın, durdukça çıldırmış; kala kalmışsın ortada, kalbin elini kolunu bağlamış.
Kışa inat açan kardelenler gibi,
Saklamak değil, açmak istiyorum kendimi...
Öyle ya; düğüm düğüm olunca boğazım, yutmayıp tükürmeli.
Gelince bir küfür dilimin ucuna, tutmak değil sallamak istiyorum;
Tıpkı incinme riskini göze alıp gardımı indirmek,
Köşe bucak kaçmak yerine ortalarda dolanmak istediğim gibi...

Perşembe, Ocak 29, 2009

sinüzit mi, migren mi? ne var bende yahu? ne bu kaç gündür gitmek bilmeyen baş ağrısı?
bu; gökhan'a iyi dilek; virüslere lanet mesajıdır!

perşembeden beri bilgisayarımı işgal etmiş olan virüs, cuma gökhan tarafından büyük uğraşlar sonucu temizlendi, bilgisayar tedavi edildi. ve doktor hafta sonu istirahat verdi, yaptığı taramalar sonucu iyileşir, bişiyi kalmaz dedi. oysa istirahate rağmen pazartesi pek de iyi değildi. 2 gün boyunca geç açılmalarını, ağır hareketlerini idare ettim, ama artık saçma siteleri açıp getirdiği noktada gına geldi. ve dün gökhan büyük bir ameliyatla, bilgisayarımı baştan yarattı. neşesini hiç kaybetmeden, saatlerce benle uğraşan gökhan'a teşekkürleeeeeeeeer :)

gelelim mesajın lanet kısmına, bu virüs dediğin şey nası bişey ya? neden var, kim hazırlar? niye yaparsınız kardeşim, neden zarar vermek istersiniz? her biriniz bi anti-virüs şirketinden pay mı almaktasınız? eğer öyleyse bu ne büyük bir pazardır. hatta almayıp da yapıyor, yazıyorsanız, nasıl salt kötü niyetli bir harekettir bu yahu! birilerinin verilerini kaybetmesinden, emek verdiklerinin yok olmasından, en iyi ihtimalle vakitlerini çalmaktan nasıl bir zevk almaktasınız? aaaaaa! sizlere ve tüm kötü niyetli insanlara lanet ediyorum!

sonuç: bu dünyada hem karşılıksız iyilik, hem nedensiz kötülük yapan insanlar bulunmaktadır...

Salı, Ocak 27, 2009


Pazartesi, Ocak 26, 2009

anlaşılan o ki; düğünüm kapsamında gerçekleşecek tek hayalim, onunla evlenmiş olmak olacak...

düğünüyle ilgili hayal kurmak için, evlilik teklifini beklemiş olan ben bile, bu kadar hayal kırıklığına uğruyorsam; kim bilir 12 yaşından beri düğününü hayal eden kızceyizler ne kadar ağlıyordur...
Alper Canıgüz'ün kaç kitapçı gezdiğim halde bulamadığım "tatlı rüyalar" kitabını hediye almıştı geçenlerde bana Turgay :) ben de ona geçen gun almaya yeltendiği ama denk getiremediği kaktüslerden aldım dün, bugün okulda yok. yarın gelecek. gelip görmesi için sabırsızlanıyorum. hediye dedğin böyle olmalı ya. illa dogum gununde, yeni yilda, bir de zorunluluktan olmamalı. onu düşündüğünü, sevdiğini hissettirmeli, günün birinde çıkıp gelmeli...

Pazar, Ocak 18, 2009

söndürülmesini istemiyorsan içindeki aşk ateşinin bir kova suyla, söylememelisin belki de ona. alevin saklı kalmalı sana, için devam etmeli kıpırtıya ve kıvılcımlar durmaksızın saçılmaya...

Perşembe, Ocak 15, 2009

ne de kolay çıkıyor, ruhunun en derininde saklı yaraları insanın, bir anda gün yüzüne. öyle ki yetiyor bazen bir kelime. üstelik kasdedilen hissettirdiğine karşılık gelmese bile... tüm akan zamana rağmen, sen hiç istemesen de, herşey darbe, hem de tam yaranın üzerine.
onu özlüyorum yanımda yokken ve her buluştuğumuzda; hani dayayınca burnumu boynuna ya da dudaklarımı dudaklarına, hissettiğimden daha da çok özlediğimi fark ediyorum. işin kötüsü yetmiyor buluşmalarımız, yanımdayken de özlemeye devam ediyorum...
gecikmis de olsa facebook furyasina katildim ve ortaokul arkadaslarimla bulustum dun. tahminimin cok otesinde, harika vakit gecirdim. sanki aradan gecen 13 yıl degil de, bir yazmış gibi. sanki haziranda ayrılıp, eylülde açılan okullarla bir araya gelmişiz gibi. hüzünlendim kimi zaman, anlatılan üzücü anılara, gururlandım aynı zamanda hepsinin başarılarıyla, bir de güldüm bol bol, ısındı yüreğim... özlemişim bile diyemeyeceğim, çünkü hiç ayrılmamış gibiyim...

Pazartesi, Ocak 12, 2009

gülen turgay'ı seviyorum :) gözünün kenarının kırışmasını, dişlerinin görünmesini, kahkahama eşlik etmesini...

Cuma, Ocak 09, 2009

grup projelerinden zerre haz etmediğimi söylemiş miydim?

Perşembe, Ocak 08, 2009

bölümdeki odamda kullanmakta oldugum 2 cekmece (su 3 katli, tekerlekli olanlardan, adı keson sanırım) vardi. varDI diyorum, cunku artik biri yok. sohbet muhabbet esnasinda hepimizin en az 1, bazilarimizinsa 2ser tane olan cekmeceden, gokhanda hic olmadigini ogrendim. bosalttim verdim haliyle birini. kiyamam hic. tabii yüce adalet duygum da karisir isin icine. neyse... su yogun calisma gunlerimin arasinda, masamin uzerine yigilan 3 cekmece dolusu esyayi orada birakamayacagimdan 1 saattir ortaligi duzenliyorum. sanki final haftasinda degil, tertip düzen haftasindayiz ve bölüm baskani projemin sunumunu izlemek yerine, cekmece düzeni kontrolu yapacak. hay allahim...
"dalgalandım da duruldum...
binlerce güzel sevdim de; en son sana vuruldum"
bir şeyler yazmak istiyorum, ama bir türlü vakit bulamıyorum. final odevlerini yetistirmeye calisiyorum... pazar'dan beri, ki bugün perşembe, gece 12den önce okuldan çıkmadım, 1.30dan önce de yatamadim. e 7de, bilemedin 7.30 kalkiyorum. bu sartlar altinda en iyi ihtimalle 4 gundur, en fazla 6 saat uyuyabiliyorum. normal sartlar altinda 5-6 saat uyku beni fazla yıpratmaz, ama uyanik oldugum tum surenin bilgisayar basinda geciyor olması beni perisan ediyor. yoruldum, başım, sırtım ve gözüm ağrıyor.

Pazartesi, Ocak 05, 2009

bol acılı, yoğutlu bulgur pilavı + çikolata + bira + leblebi + çay + inegöl köfte + literatür taraması (tuzu biberi ) = mide bulantısı
hayal gücünün yaratamacayağı kadar mükemmelini bulmuş olmak, nişanlanmak onunla ve evlenmek için sabırsızlanmak...