Perşembe, Eylül 22, 2011

Neydi o filmin sözü? ‘Geçen yaz neler yaptığını biliyorum.’ du sanırım. Ona atıfla başlayalım: Neyseki bu yaz neler yaptığımı biliyorum. Unutup gitmeden gezip gördüğüm yerleri anlatayım.

Temmuz’daki blog gönderimde belirttiğim üzere bir proje vardı elimizde ve ben henüz doktora tezimi vermeden projenin içinde bulmuştum kendimi. Nefes bile alamadan, oldukça yoğun bir tempoyla projede çalışmaya başladım, hala da devam ediyorum. Gerçi ben proje ekibimizi, ufacık lab’a tıkışıp sırt sırta çalışmayı ve gece mesailerini sevdiğimden olsa gerek çok da şikayetçi değilim bu zorlu süreçten.

Her neyse, projenin ilk kısmını tamamladıktan sonra, sonunda bir tatili fazlasıyla hak ettiğimi düşünerek Antalya’ya gittim ki bu tamamen ayrı bir blog yazısını gerektiriyor. Çünküüü otelle ilgili şikayetim vaar…

Gelelim yaz boyu başka neler yaptığıma, Antalya’nın ardından biraz şehrime dönüp, sonrasında Bodrum’a gittim. Artık yaşlandığımın kesin kanıtı olacak şekilde Bodrum gecelerine uğramadan geri geldim. En fazla gittiğim yer Türkbükü oldu.

Yine proje sonra yine gezme, üstelik bu sefer Amerika’ya. Alabama ve Florida’da geçen yaklaşık 20 gün. Üstelik Florida’da iki ayrı durak, biri Orlando’daki parklar, diğeri ise Panama City’deki bembeyaz kumsallar. Orlando’da Walt Disney (Magic Kingdom, Epcot, Hollywood Studios), Sea World, Universal Studios ve roller coasterların bolca bulunduğu Island of Adventure’a gittik. Outletleri ve diğer mağazaları saymak istemiyorum, çünkü benim 5 yılda alışverişe ayırdığım toplam süreyi 20 günde kullandık. Ayrıca kocacığımı roller coaster manyağı yaptık, Vil ve Oktay’la görüştük, kuzenin çocuğuyla oynaya oynaya çocuğu delirttik, okyanustaki balıklar tarafından tartaklandık vs.

Haa unutmadan Hurricane Irene’le başlayan yolcuğumuz onunla devam etti, sağ olsun kasırga Amerika’da bizi takip etti. New York’tayken New York’ta, Florida sahillerindeyken de sahilde gezdi. Yarın bir gün soran olursa kasırga görmedik demeyiz. Buluttan gökyüzünün görünmediği koyu lacivert bir gökyüzü, kocaman dalgalar, rüzgardan yere yatan ağaçlar, devrilen çöp bidonları, koltuklar ve çatıdan kopan parçalar, tabii bir de 10 saniye içinde insanı havuza dalıp çıkmış hale sokan yağmur. Bu kadar bu betimlemeyle artık siz de gördünüz sayılır :P

Çarşamba, Eylül 21, 2011

Başlamalı yazmaya



Kaç zaman oldu, kaç kitap okundu, 
Nice yer gezildi ve kim bilir neler hissedildi. 
Not düşülmeden günlüğe; 
Üstü çizildi. 
Kim bilir ne kadarı unutulup gitti. 
Blog sahibi okuyucularına da kendine de ayıp etti… 
Şimdi af dilercesine, 
Yeniden hatırlamak istercesine, 
Tüm izler yok olmadan başlamalı yazıp çizmeye…