havadan sudan, içten, hayattan, ondan, bundan,
şundan,
bunaldıkça, güldükçe, paylaşmak icin...
Cuma, Ekim 27, 2006
Gittiğinde o kadın...
Gittiğinde
o kadın, yalnız kalacaksın, çalmayacak telefonun eskisi kadar, aşk
mesajları gelmeyecek cebine. Telefon edebileceğin kimse de olmayacak
canın sıkıldıkça, güzel sözler duyup moralini düzeltebileceğin, çılgın
sözlerini duyup güleceğin, saflığıyla dalga geçebileceğin kimse... Başın
ağrıdığında okşamayacak kimse şakaklarını, öpmeyecek alnını. Elin
kesildiğinde yalnız kendi canın acıyacak, yanında canı en az seninki
kadar acıyan biri daha bulunmayacak. Belki annen, ama o da o kadar
uzaktaki haberi olmayacak. Senin aç olup olmadığını umursamayacak kimse,
senle beraber yemek için saatlerce aç kalmayacak. Kâğıtlar, makas, uhu
ve renkli kalemlerle uğraşılıp hazırlanmış aşk mektupları bulamayacaksın
bir zarfın içinde. Kimse arabasının yanından geçeceğin için, 1 saat
erken gelip kalp yapıştırmakla uğraşmayacak arabanın camına. Evine
geldiğinde onu bulamayacaksın, evinin anahtarını çoktan teslim etmiş
olacak sana. Beceriksiz ve yavaş da olsa, sana salata yaptığını
göremeyeceksin, sen kestikçe domatesleri bir yandan yemeyecek artık
kimse, durmadan sarılıp sana, hızını kesemeyecek sen yemek yaparken.
Gizliden girmeyecek hiç bir zaman içeriye. Sabahları 6'da kalkıp, yarım
saat için onca yolu gelecek, sen uyurken sessizce koynuna girecek kimse
de olmayacak haliyle. Seni gördüğü için zıp zıp zıplayan, dans eden,
mutluluktan uçan biri olmayacak etrafında. Tek karşılaşacağın her
zamanki sakin, sıradan "merhaba". Reyonlarda kahve fincanlarını görüp,
hoşuna gideceğini düşünen, "baş başa kahve içeriz, ay ışığında" diye
sana onları hediye eden biri olmayacak, kimsesiz kalacak kahve
fincanların. O fincanlara değen dudaklar onunkiler olmayacak bir daha,
cama çevirip koltuğu, ayaklarını altına alıp, omzuna yaslamayacak
başını. Ne harika kolların var senin demeyecek, ne güzel gözlerin var,
ellerini çok güzel yıkıyorsun ya da ne güzel 79 diyorsun diyen
olmayacak. Seni durmadan arkadaşlarına anlatan, sabahtan akşama,
akşamdan sabaha senin hakkında konuşan, seni düşünen, senle ilgili
hayaller kuran, buluşmanız için durmaksızın plan yapan… Babaannesi
sormayacak seni daha fazla, yanılmışsın kızım diyecek, teselli etmek
istercesine ve silecek artık içi gülmeyen gözündeki yaşları, geriye
doğru düzeltirken senin için uzattığı saçlarını… İlk karşılaştığınızda
neler hissettiğini anlatmayacak sana bir kez daha, -ilk görüşte aşka-
rastlar mısın acaba bir daha? Çimenlerde koşturmayacak, sırtına
atlamayacak, havaya zıplayıp göbeğini çarpıştırmayacak. Etekle oturmayı
beceremiyor diye gülemeyeceksin. Yürürken duvarın üstüne çıkmayacak,
elini tutmanı istemeyecek, yarışmayacak senle birasına. Biraları onsuz
içeceksin… Bak gördün mü giderse bira borçlarını ödemek zorunda da
değilsin. Yardım etmeyecek bavulunu toplamana, bırakmayacak seni
otobüse, el sallamayacak arkandan. Şehre geri dönüp dönmediğini yalnız
arkadaşların umursayacak, onun haberi bile olmayacak. Her gittiği
ülkeden kart almayacak sana. Şifrelerinde adını da doğum gününü de
kullanmayacak, değiştirecek hepsini... Getirdiği yemek önlüğünü
kullanmana da gerek kalmayacak. Yaptığın yemekleri başkaları yiyecek,
yemeği yaptığın ellerini başkaları öpecek. Resimlerini senin için
çizmeyecek, “ben ona resmen aşık oldum” şarkısını söylemeyecek sana. Ya
da bir türkü ezberlemek için dakikalarca uğraşmayacak, telefon açıp o
türküyü söylemek için kasmayacak. Pazar sabahları eskisi gibi bir tabak
eksik koyacaksın masaya, kurabiyeleri getiremeyecek, çünkü gelmeyecek
bir daha. Evine yürüyerek gelme hayalleriyle yanıp tutuştuğu için sana
kiralık daire arayan kimse olmayacak, zaten taşınmana gerek de
kalmayacak. Yalan söylemek zorunda olmayacak kimseye, yalnız doğrularla
yaşayabilecek, zor durumda kalmayacak, annesiyle tartışmayacak,
babasından izin koparmakla uğraşmayacak, yalvarmayacak kardeşine.
Parklarda, apartman aralarında yediği sandviçten o kadar zevk alan
birini bulamayacaksın belki bir daha; aşka dair forward mailler de,
mailboxında. Ya da öpüşen sincap fotoğrafları. Powerpointte hayali tatil
sunumları hazırlayan kişi çıkacak hayatından, kavgalarınızın hayalini
kuran o çatlak. Ofiste oturup film izlemeyecek seninle. Sinemaya
gittiğiniz için o kadar mutlu olan birini bulamayacaksın muhtemelen.
Tozlu cama isimlerinizin baş harflerini yazıp, ortasına bir kalp
iliştiren, bunun fotoğrafını sana yollayan biri… Getirdiğin çiçekler
solmasın diye her gün suyunu değiştiren, güneşe göre yerini ayarlayan,
ona aldığın çikolatanın kabını saklayan… Cep telefonunda kısayoldan
silecek seni, 1 numaraya başka birini koyacak, senin kadar sık arayacağı
başka birini bulacak, sen aradığında çalan melodiyi değiştirecek ve
gözüken o kırmızı kalbi de silecek. Usulca çekip gidecek hayatından,
başka biriyle yaşlanacak, göz rengi tahmininden farklı çocukları olacak,
torunlarını omzuna alan başka bir adam, başka birinin hayatında
ışıldayacak. Ve senin hayatında olmayacak daha fazla bulaşıkları
öpüşerek yıkayan, odaya çekilmeden çayın altını kapattın mı diye soran…
Senin için, planladığı gelecekten uzaklaşmayı göze alan… Yarım kalacak
senin için örmeye başladığı yeşil atkı, tamamlanmayacak hiçbir zaman…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder