Çarşamba, Ağustos 06, 2008

Epeydir okuduğum kitaplardan haberdar etmediğimi fark ettim siz sevgili okuyucularımı, ufaktan başlayalım bakalım, bazı arkasından, bazı içinden satırlar aktaralım, bazı bazı yorumlar yapalım...

Alakarga, Christian Bobin
Kitabın arkasından:
Bu kitaba adını veren Alakarga, iki bin üç yüz kırk iki gün önce ölüp bir gölün dibinde yatan kırmızı giysili bir kadındır. Alakarga, kendi dünyasındaki yanlızlığından sıkılır, bir gün altı yaşındaki Albain'e görünmeye karar verir. Bedenini kaplayan buz tabakasının altından çocuğa gülümsemeye başlar. Albain sıradan bir çocuk değil, yaşadığı her anın tadını çıkarmayı, keyifle yaşamayı bilen biridir. Yeni arkadaşının desteğiyle, büyürken içindeki çocuğu korumayı da öğrenir; Alakarga, büyük hayallerini kimseyle paylaşmayan bu çocuk - adamın, kendine kurduğu dünyanın adı olur. Acıların temelinde sevgisizliğin yattığı bir dünyada Alakarga'nın görevi sevginin varlığını hatırlatmaktır. Alakarga'yı okurken, içinizdeki çocuğa dokunduğunuzu hissedeceksiniz.

Kitabın içinden:
Birşey sona erer, bir başka şey başlar ve aslında devam eden, farklı bir biçime bürünmüş olan aynı şeydir.
Birini sevdiğiniz zaman, zamanın sonuna kadar ona anlatacak şeyiniz olur.
Bir kahraman; Tanrı’nın sevdiği kullarına bağışladığı, kendileri farkında olmaksızın, doşarıdan bakıldığında farklı görünmelerini sağlayan, o nurlu giysiye sahip.
Aşık olmuş tek bir kadın, göğü ve yeri tek başına doldurabilir.
Yaşam her sabah uyandığımda, iplerini çözdüğüm bir armağan paketidir. Yaşam, her akşam gözlerimi kapatmandan önce en güzel parçasını keşfettiğim bir hazinedir.
Alakarga gider ayak birşeyler bırakmıştı. Kendisindeki en güzel şeyi bırakmıştı, ama belki de kendimizdeki en güzel şey bizim bir parçamız değildir, belki de biz yalnızca, biz kaybolunca geride kalacak bir şeyin bekçisiyizdir.

Hiç yorum yok: