Çarşamba, Ağustos 06, 2008

Gerald Messadie / Sokrates'in Karısı:
Kitabın arkasından:
Sokrates, kuşkusuz filozofların en büyüğüydü, ama karısı Ksantippi'den korktuğu kadar ölümden korkmazdı! Haklıydı da. Çünkü işlenen bir cinayetin failini bulmayı aklına koyduğu gün Ksantippi, Atina sosyetesini altsüt etmeyi bile göze alacaktı. Perikles döneminin dillere destan Atina sosyetesini hem de! Alkibiades, Sokrates'in gözdesi, o küstah ve çılgın maceraperest bu cinayete bulaşmış mıydı? Büyük Perikles, Aspasya'nın, yani Antikçağ'ın en ünlü fahişesinin kollarına atılmak için karısını neden terk etmişti? Demokrasinin ve güzel sanatların altın çağını yaşadığı Atina'da casuslar her yandan mantar gibi bitiyor, inanılmaz rezaletler birbirini izliyordu; boş inançlarla sarmaş dolaş bir kokuşmuşluk yumağı! İçki, şehvet ve çılgınlık her akşam "deha"yla baş başa yemek yiyordu, fahişe Aspasya bir davet verdiğinde kimler gelmiyordu ki; Sofokles, Fidias, Anaksagıoras, Diogenes... Ksantippi sırrı çözdüğünde, tarihin pençesi suçluya uzanacak ve Antikçağ'ın en ünlü öyküsü sona erecektir.

Bana kalırsa kitabın arka kapağı içeriğine uygun değil, öncelikle bu bir polisiye roman değil ve cinayet kitabın minicik bir parçası. Ha kitabı beğenmedim mi beğendim, eski Yunan'a dair bir şeyler öğrenmek ki roman çoğunlukla tarihsel gerçeklere dayanıyor, güzeldi. E sokrates'in olduğu yerde felsefe olmaz mı, olur, o da yoğun olmamakla beraber hoştu. En iyisi ise demokrasi ve oligarşinin incelenmesi...

Kitabın içinden:
Demokrasi dediğimiz şey aslında büyük kalabalığın, düşünen azınlığa uyguladığı zorbalıktır.

Demokrasiyi kutsallaştırmaktan kaçınmalıyız, çünkü demokrasi adaletsizliklere gebe bir sistemdir ve en acısı bunların, adalet kisvesiyle ortaya çıkmasıdır.

Adalet sürekli yenilenmesi gereken bir kavramdır, bu nedenle de alışkanlıklarının tutsağı olan kişilerin hoşuna gitmez.

Okumuş kadınlar, ya orospu olmaya ya da kısır kalmaya mahkumdurlar (…) okumuş kadın erkeğin kölesi olmayı kabul etmiyordu.

Hırslara hakim olmaya gelince. Ben iki büyük öğretmen tanıyorum bu konuda. Yaş ve yenilgi. Yenilginin hayatı kısaltmaması şartıyla tabii.

Aşkı var eden neydi? İlahi bir kıvılcım mı? Tanrıların insanlara oyunu mu? Ya da, en kötüsü, kasıkların, gözleri kör eden bir ham hayali mi?

Ben, kölelerin ve aç kaldıkları gün siteyi bir drahmiye satabileceklerin yönetime katılımı olmadan, gerçek bir demokrasi olamayacağını söyleyenlere hep karşı çıktım; öte yandan, site, bir sivil azınlığın sultasına girmeden de atları ve silahlarıyla müdahale gücü olanlarca bir oligarşi kurulabileceğini düşünmeyenlere katılmıyorum.

Zaman bizi başka biri yapar.

Yıldızlar alçakgönüllüdür, ama hep var olurlar. Kuyrukluyıldız parlaklığıyla dikkati çeker, ama gelip geçicidir.

2 yorum:

Gonca dedi ki...

Bu kitabı okumuştum ve bayaa bi beğendiğimi hatırlıyorum. Kitabın içinden çok güzel alıntılar yapmışsın. Bence okmaya değer bir eser. Ayrıca ne zamamndır sessiz kalan blogunu dolu gördüğüme çok sevindi. Bu kadar uzun bekletme :)

gonca

s dedi ki...

tesekkurler efenim, yorumlariniz beni motive ediyor:)