Rüyamda mı gördüm bilmem, bu sabah Amerika'daki mini hayatımı özleyerek uyandım. Özlem listesine Rocha Mocha'yı eklemiş miydim? Tabii bir de o bademli kahveyi içtiğim Lucy's Cafe'yi. Baktım eklememişim, şimdi güncelledim...
havadan sudan, içten, hayattan, ondan, bundan,
şundan,
bunaldıkça, güldükçe, paylaşmak icin...
Çarşamba, Nisan 24, 2013
Perşembe, Nisan 18, 2013
Modern Dans: Arda Boyları
Ankara Devlet Opera ve Balesi Modern Dans Topluluğu'nun gösterisini izledim geçenlerde; Arda Boyları. Çabayı sevdim, ama gösteriyi değil. Kendi hikayelerimizden, türkülerimizden yola çıkarak tamamen bir Türk eseri ortaya koyma fikri çok güzel. Gerekli de. Yapmışlar ama maalesef olmamış. Ne müzik, ne koreografi ne de dekor. Hatta kostüm bile, bile diyorum çünkü genelde kostümde başarılı buluyorum, iyi sayılmazdı. İyi olarak niteleyebileceğim bir iki şey kaldı aklımda, Fatma Kadın'ın (Deniz Alp) dansı ki bunu koreografın değil dansçının başarısı olarak yorumluyorum. Diğeri de erkeklerin boğuşma sahnelerinden bazıları. İzlediğime pişman değilim, emek verilmiş sonuçta, ama keşke daha iyi olsaydı...
Çarşamba, Nisan 10, 2013
Sanatsever sanat sever
Şubat'ta döndüm ülkeme ve döner dönmez, Amerika'da aç kaldığım kültür sanat aktivitelerine daldım.
Aklımda kaldığı kadarıyla, kısa kısa notlar:
ODTÜ 14. Sanat Festivali kapsamındaki sergiden en beğendiğim üç eser solda. Sırf sergiyi gezmeye gidecek kadar iyi bir sergi olduğunu düşünmüyorum, ama o tarafa yolunuz düşerse, diğer aktivitelerden herhangi birine biletiniz varsa, sergide dolanmayı ihmal etmeyin.
Gezdiğim bir diğer sergi Haluk Evitan'ın. Güzeldi, sevmediğim yalnızca 2-3 eseri vardı. Özellikle bol renkli, soyutlara bayılıyorum. Nitekim bir resim bile aldık, en üstteki bizimki.
Sergileri bitirip tiyatrolara geçelim. Şimdiye kadar izlediğim en etkileyici eserlerden biriydi desem yalan olmaz: Yastık Adam. Gerildim mi gerildim, hatta ağladım. Komedi değil anlayacağınız. Zaten sahne bir sorgu odası. Karekterler iki polis, sorgu altında bir yazar ve onun engelli kardeşi. Çok düşündürücü bir eser. Tiyatronun saati, konunun üzerinde düşünüp, çözmeniz gereken zamandan çok daha kısa. Tiyatro içinde geçen her bir öykü, iç içe geçmiş bağlantılar, herkesin altta yatan hikayesinin benzerliği vs vs. Ayrıca özellikle Katuryan Katuryan'ı oynayan Murat Çidamlı ve Ariel'i oynayan Tolga Tekin'in performansı izlemeye değer. Unutmadan İrfan Şahinbaş sahnesi bu oyun için biçilmiş kaftan. Şansınız varsa orada izleyin derim.
Diğer bir tiyatroyu oyunculukları, dekorun sadeliğini, sahne geçişlerini beğensem de içerik itibariyle tavsiye edemeyeceğim. Oyunun adı: Sanat.
Dün ise İdil Biret konserindeydim. Fark ettim ki ellerin hızına gözlerim yetişemiyor. Çok etkileyiciydi. Eserler favorilerimden değildi ama artık söz konusu olan bir şov muhtemelen, insanların çalınan eserlerden ziyade bu performanstan zevk alacakları düşünülüyor sanırım. Nitekim benim için öyle de oldu.
Aklımda kaldığı kadarıyla, kısa kısa notlar:
ODTÜ 14. Sanat Festivali kapsamındaki sergiden en beğendiğim üç eser solda. Sırf sergiyi gezmeye gidecek kadar iyi bir sergi olduğunu düşünmüyorum, ama o tarafa yolunuz düşerse, diğer aktivitelerden herhangi birine biletiniz varsa, sergide dolanmayı ihmal etmeyin.
Gezdiğim bir diğer sergi Haluk Evitan'ın. Güzeldi, sevmediğim yalnızca 2-3 eseri vardı. Özellikle bol renkli, soyutlara bayılıyorum. Nitekim bir resim bile aldık, en üstteki bizimki.
Sergileri bitirip tiyatrolara geçelim. Şimdiye kadar izlediğim en etkileyici eserlerden biriydi desem yalan olmaz: Yastık Adam. Gerildim mi gerildim, hatta ağladım. Komedi değil anlayacağınız. Zaten sahne bir sorgu odası. Karekterler iki polis, sorgu altında bir yazar ve onun engelli kardeşi. Çok düşündürücü bir eser. Tiyatronun saati, konunun üzerinde düşünüp, çözmeniz gereken zamandan çok daha kısa. Tiyatro içinde geçen her bir öykü, iç içe geçmiş bağlantılar, herkesin altta yatan hikayesinin benzerliği vs vs. Ayrıca özellikle Katuryan Katuryan'ı oynayan Murat Çidamlı ve Ariel'i oynayan Tolga Tekin'in performansı izlemeye değer. Unutmadan İrfan Şahinbaş sahnesi bu oyun için biçilmiş kaftan. Şansınız varsa orada izleyin derim.
Diğer bir tiyatroyu oyunculukları, dekorun sadeliğini, sahne geçişlerini beğensem de içerik itibariyle tavsiye edemeyeceğim. Oyunun adı: Sanat.
Dün ise İdil Biret konserindeydim. Fark ettim ki ellerin hızına gözlerim yetişemiyor. Çok etkileyiciydi. Eserler favorilerimden değildi ama artık söz konusu olan bir şov muhtemelen, insanların çalınan eserlerden ziyade bu performanstan zevk alacakları düşünülüyor sanırım. Nitekim benim için öyle de oldu.
Pazartesi, Nisan 08, 2013
Aşkölçer
Hassas bir aşkölçerim var kalbimde,
Sevdiceğim beni bir birimcik az sevdiğinde;
Sanki ibresi, lanet bir bıçak da,
Sürtünerek geri gidiyor göğsümde.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)