Perşembe, Aralık 21, 2006

Minik şeyleri seviyorum ben, insanların benim için yaptığı minik şeyler her şeyden anlamlı gelen… Bana bi kahve için ayrılan vakti, benim için harcanan emeği, benim uğruma gelinen yolu, ufak sevgi gösterilerini, bana özel yazılmış iki satır notu, sesimi duymak için gelen telefonu, düşünüldüğümü bilmeyi, bunlar beni sevindiren, daha ötesi değil… Pahalı hediyeler değil ki değerli olan, ne olacak 5 dakikanı ayır, bastır bi kaç yüz milyonu, kap gel şöyle en markalısından, en havalısından bi şeyi. Bu mudur yani? Mesela şimdiye kadar aldığım en güzel hediyelerden biri hamurlardı Hakan’ın verdiği, muhteşem bi fikir, beni ne kadar tanıdığının bi göstergesi, kafa patlattığı belli... Sonra Nergis’in benim için durduk yerde yaptığı kolyeydi, Caner’in koleksiyonuma eklensin diye getirdiği bardakaltlığıydı mutluluk veren. Özlem’in hakkımda söyledikleri… Süleyman’ın beni neşelendirmek için, programını ertelemesi, Demir’in arabam olmadığını düşünüp beni okuldan almayı teklif etmesi, Pelin’in yazdığı notlar, geldiği yollar, beni yalnız bırakmadığı yıllar… Mazhar’ın benim için yanında getirdiği mandalina, ısmarladığı dondurma… Turgay’ın alışverişteyken rastlayıp aldığı inek kumbara, Kadem’in benim için demlediği çay, yaptığı pasta, ikizler ve Aslı’nın doğum günüm için yaptıkları sürpriz video çekimi, Mutlu’nun kaybettiğim dizliklerimi yenilemesi, Nilay’ın beni okula getirmek için erken kalkması, Taylan’ın onca yolu benim için gelmesi, Volkan’ın bana kendi elleriyle bir anahtarlık yapması, Özlem’in beni Pucca’ya benzetip ona dair bir hediye vermesi, Gözde’nin üşenmeyip benimle köpek gezdirmesi, Kuthan’ın beni o çocukla yalnız bırakabilmek için tuvalette oyalanması, babamın saati öğrenmem için kesip yaptığı karton saat, Tuğba’nın uzerinde voleybol oynayan bi kedi resmi olduğu için bana getirdiği tişört, arabamın camına iliştirilmiş o gül…

1 yorum:

Adsız dedi ki...

kafam patladı.