Çarşamba, Eylül 19, 2007

Arşivden, 04 Ocak 2007

Dünyanı aydınlatan Güneş'in battığında ya da sadece Ay'dan ibaret çıktığında; yere göğe sığdıramadığın, sevmeye doyamadığın insanın, seninle aynı geleceği planlamadığının farkına vardığında, farklı hayaller peşinde olduğunuzu, aynı hisleri paylaşmadığınızı kavradığında, tek cümleyle seni harikalar diyarından çekip çıkardığında, kendini kaptırdığın rüyadan sarsarak kaldırdığında, nefesin kesilir bir an ve gülümsemen donuverir dudaklarında. Göğsünün tam ortasına bir ağrı saplanır. Koca bir çatırtı gelir sol üst köşeden, yıkılmasa da çatlar duvarlar. Elinde olmadan sızlar burnun, yaşlar doluverir göz pınarlarına, sözcük bulamazsın sarf edecek. Kalbin sersemler ama inkar eder kırıldığını, aklınsa anlamıştır olan biteni, mantıklı bir çözüm bulma peşindedir, "Bırak gitsin" diye, bastırıverir lafı. Haklıdır aslında biraz, geçen zamana acırsın; gitmesine izin verdiklerine, seni onca sevenlere, kaybettiğin, reddettiğin sevgilere... Yaşadıkların, yaşamayı planladıkların da vazgeçilmez gelir birden... Ne yapacağını bilemez, iki arada bir derede kala kalırsın... Kalbin inat eder, koca karılar gibi, "yok canım nerden çıkartıyorsun, boşver o sözleri" derken, aklın o 2-3 dakikalık konuşmanın yadsınmayacak kadar dolu olduğunu, içinde ne çok şey barındırdığını kavrayalı çok olmuştur. Çok mantıklı bir adamsan ya da aslında o kadar çok sevmiyorsan, usulca sıyrılırsın bu maceradan, "gökten 3 elma düştü biri bana, biri ona, biri de yeni sevdiğime" diyerek... Yok içindeki o koca karı, bastırmayı başarırsa bilge adamı, kırık bir evde devam edersin yaşamaya, kesintili bir uykuda görürsün rüyayı. Elinde kalan sadece büyüsü bozulmuş bi harikalar diyarı...

Hiç yorum yok: