Cumartesi, Eylül 22, 2007


Zaman çok şeyin ilacı ya, ilacı aşk acısının da. Omuzları dikleşir insanın, buğusu azalır gözlerinin geçen zamanla. Uykuyla daha iyi anlaşılır olur, küslük biter, geceler “gözyaşı”, geceler “yalnızlık" olmaktan vazgeçer… Bitip tükenmek bilmeyen umut, yerini hüzne bırakır yavaş yavaş. Hele de elinden gelen her şeyi, fedakarlıkların hepsini yapmış, boşlayarak dökülen gözyaşlarını, açmışsan kalbinin tüm kapılarını, bu da yarana bir bant yapıştırır. Daha az takılır aklına dikenler ve daha da az aklına gelir güller, güzel günler. Dışarıdaki dünyayı yeniden keşfe başlarsın, 13’lük bir genç kız misali ve hissedersin, dünya da seni beklemektedir sanki. Güzelliğinden, aklından, neşenden bahseden erkekler sarar etrafını, kim bilir belki de sen yoktun, onlar hep oradalardı. Muhtemelen dışarısı gözükmeyen camdan bir fanusa kapatmıştın kendini AŞKından ve şimdi AŞKIN onu kırıp seni dışarı salan. Yaşadığın, yeniden doğuştur bir nevi. Onca zamandır görüp adını bile aklında tutma zahmeti göstermediğin adamın gözlerini yeni görebilirsin, bir başka, bir güzel, bir yeşil gelir bu sefer. Demir alma vakti yaklaşmıştır belli ki. Terk etmeli limanı artık, rüzgara açmalı yelkenleri…

Hiç yorum yok: