Çarşamba, Kasım 14, 2007


Big Fish diye bir film izledim geçen gün, hani şu Turgay'la izlediğimiz, oldu olacak onun hakkında da yazayım. Öncelikle filmin türüne dram demişler, ancak o kadar da acıklı değildi. (Neyse ki, değildi; ben kaldıramıyorum. Sırf bu yüzden babam&oğlum'u hala izleyemedim)

"William Bloom, babası kanser nedeniyle ölüm döşeğinde olduğu için, aile evine geri döner. Gezgin bir satıcı olan babasını yakından tanımak için, efsanevi bir kişiliği olan adamın gençliğinde yaşadıklarına dair öyküler toplamaya başlar. Babasının yaşadıklarına dair efsaneler ve mitler, bir puzzle'ın parçaları gibi yerine oturacak ve anlaşılması güç olan adamın yaşamını zaferleriyle ve zaaflarıyla ortaya dökecektir." filmin konusu buydu ama devamlı adamın eski maceralarini izlediğinizden o kadar etkilenmiyorsunuz, ölüm döşeğinde olmasından...

Hikaye adamın kasabalarının gölündeki hiç kimsenin yakalamayı beceremediği, kocaman bir dişi balığı yakaladığını anlatmasıyla başlıyor. Her yol, her tür yem deneniyor, ancak adamın aklına sonunda başka bir fikir geliyor ve çıkarıp oltanın ucuna evlilik yüzüğünü takıyor. Böylece yakalıyor. Ve işte filmin en güzel repliği de burada geliyor:

-O gün anladım ki, yakalayamadığın o kadını elde etmek için ona evlenme teklif etmen gerekir.-

2 yorum:

Adsız dedi ki...

aslına bakarsanız efem, dram da tam olarak acıklı, üzücü eserlere denmiyor.

Kedili Şeylerde Ne? dedi ki...

iyi güzel yazmışsın da bize asıl lazım olan yakalayamadığımız o adamı elde etmek için ne yapmak gerektiği

bi de bacak kardeş keşke neye dram dendiğini de yazsaymış.