Çarşamba, Mart 04, 2009

bir ders veriyorum bu dönem, topluma hizmet uygulamaları diye. ilk defa bir dersin bu derece sorumluluğunu almanın verdiği bir heyecan da vardır belki ama, esas sebebin bu olduğunu düşünmüyorum. mesele dersin içeriği, amacı. topluma hizmet projeleri yapıyorlar, bazısı kimsesiz çocuklarla, bazısı lösemili çocuklarla vs vs çalışıyor, kuruluşlara gidip geliyor, etkinlikler planlıyor, bu etkinlikler için kaynak yaratmaya çalışıyorlar. öylesine heyecan veriyor ki bu ders bana, komik olacak ama ders gününü iple çekiyorum. arada çocuklar yaptıklarını, planladıklarını paylaşmak için kendiliklerinden yanıma uğruyor, acaip hoşuma gidiyor.

hemen bir yansıtıcı düşünme ile kendime dönüyor ve nelerden hoşlandığımı yeniden gözden geçiriyorum:
1) topluma hizmet
2) öğrencilerle ilgilenmek (öğrenme süreçlerinde hocalık değil, arkadaşlık etmek, rehber olmak)
3) öğretimi tasarlamak (bu ders kapsamında oldukça iyi yaptığımı ve umutsuz vaka gibi görünen sınıfı derse çektiğimi düşünüyorum)
4) yardımcı değil, lider olmak (derse asistanlık yapmak değil, dersi yürütmek, kendi kararlarimi verebilmek)

bu şartlar altında, iş anlamında doğru yerde gibi görünüyorum, öğretimi daha iyi tasarlamak için başka başka örnekler incelemek, yeni yeni şeyler öğrenmek de hoşuma gidebilir, ama bunun bunaltıcı ve yarışır şekilde bi araştırma süreci olmaması gerekiyor. zaten istediğim ve ilgilendiğim için bir şeyleri araştırmalı, öğrenmeliyim. aman da makale yayınlayım 3-5 puan toplayayım bla bla. püff olmasa ya bu mevzular. yok bu yansıtıcı düşünme seansınımın ardından kesin karar verdim, akademik dünyanın kuralları yeniden yazılmalı, kriterler yeniden konulmalı, bilim böyle ilerlemez...

2 yorum:

Tuba Durmaz dedi ki...

keşke biz mezun olmadan derse girmeye başlayabilseydiniz..

s dedi ki...

aynı şeyi ben de düşündüm biliyor musun :) keşke... ben de sizlerle böyle bir ders işleyebilmeyi çok isterdim...