Evlilik değildir aşkı öldüren aslına bakarsan, sevdiğinin gitme ihtimalinin sıfıra yakınsamasıdır, senin gelgitlerinin azalması, çekip gitmelerin bırak hayatı, sözde bile olmaması; o kusursuz güven ortamıdır aslında. Anlayacağın sevgiliyken de yaşayabilirsin. Ölene dek elini tuttuysan birinin, o da kapadıysa parmaklarını seninkinin üzerine, ayrılmaz bir bütün olduysanız, “kesirler” konusu kaldıysa geride, evlenmeniz gerekmez; siz de hançeri saplamışsınızdır aşkın göğsüne.
“Sen yoktun ben yalnız kalmayı öğrendim, Acıya duvar gibi durmayı öğrendim, Kaybolmuş bir dilin sözcükleri gibi, Köksüz bağsız durmayı öğrendim.” diyen şarkı yaralarına tuz basmıyor, bir türlü anlam kazanmıyor, kimseye ithaf edilemiyorsa mesela. “Vazgeçtiysen hep sağanak yağışlarımdan, Vazgeçtiysen bitmek bilmez kışlarımdan, Korkma kimseye ödenecek borcun yok, Yok saymayı ben senden öğrendim.” diye haykırarak hıncını alacak kimsen yoksa; çoktan güvenli bir limana yanaştırmış gemini, hatta kızağa çekmişsin belli ki ve anla ki artık aşk bitti.
Şairsen dizelerine, yazarsan kitap bölümlerine kıran girer, hele ki alelade bir insansan kes ümidi, hayatın bundan böyle tekdüze devam eder… Bildiğin, ezberlediğin aşkı unut, başka bir şey artık sizinki; ama sorsan kötü mü; değil. Duru bir şey, bambaşka türlü bir şey aranızdaki. Alevler yok, mide krampları da, içi durmaksızın gülebilecek gözlerin, düşsen kolundan tutup kaldıracak biri var. Aşkta herkesin gözyaşı kendinedir, üstelik de aynı anda döküldüğü pek görülmemiştir, oysa artık gözyaşın aksa beraber ağlayacak biri var.