"Merak kediyi öldürür" bu kadar mı yerinde bir laftır arkadaş. Kedimiz o kadar meraklı ki, girmediği delik, araştırmadığı boşluk, tırmanmadığı raf, üzerine patisini vurmadığı leke kalmadı. Onu küvette, çamaşır makinasının içinde, kütüphanenin 2. rafında ya da çamaşır sepetinde araştırma yaparken görebilirsiniz.
Bazen de bir türlü göremezsiniz, çünkü bir duvarın dibine sinmiş, avını bekliyordur ve misal (size misal, bana yaşanmışlık) sizin bir düğüne gitmek için giydiğiniz elbisenizin altındaki incecik çoraplarınızı, bacağınıza atlamak suretiyle kaçırıverir.
Madem bahsetmeye başladım kendisinden, az daha anlatayım. Torbalarla oynamayı çok seviyor. İçine torbaları koyduğumuz ikea'nın bir zımbırtısı var, devamlı o şeker patilerini sokup oradan bir torba yürütüyor. Ben torbaları katlamak suretiyle minik toplar haline getirmiş olduğumdan, bir müddet top yapıp peşinden koşturuyor, sonra torba açıldıkça, koşmayı kesiyor; ardından torba kendisine saldırmışcasına ve şu hayattaki en büyük düşmanı oymuşcasına haşur huşur debelenip, torbayı öldürüyor.
Tırmalaması için aldığımız oyuncak / alet (adı her neyse) hariç her yeri tırmalayabiliyor. Ayrıca merakından ve hareketliliğinden mütevellit ortada biblomuz falan yok, ben şunu bir inceleyim dedi mi ya da ev içinde attığı deparlardan birinde önüne çıktı mı yanarız. En kötüsü de sersemin patileri falan kesilebilir. Neyse ki evimizde öyle minik aksesuarlarımız yok. Gayet sade olduğundan, fazla bir değişiklik yapmamıza gerek kalmadı.
Ha adımı? Hala yok :) Kızılderililer misali, kendini kanıtlamasını bekliyoruz. Şaka bir yana, biraz alerjik reaksiyonlar oluştu karı-koca bizde. Ne biz ona, ne o bize fazla alışmadan vermeli miyiz diye düşündük (ad koyma işini de o yüzden bu kadar salladık). Ama bir yere gittiği yok işte, veremiyoruz. Kocacım aksırıp tıksırmaya, ben de ellerimdeki kırmızı lekelerle gezmeye razıyım gibi görünüyor.