havadan sudan, içten, hayattan, ondan, bundan,
şundan,
bunaldıkça, güldükçe, paylaşmak icin...
Çarşamba, Aralık 31, 2008
Salı, Aralık 30, 2008
Pazartesi, Aralık 29, 2008
Pazar, Aralık 28, 2008
Perşembe, Aralık 25, 2008
Çarşamba, Aralık 24, 2008
Salı, Aralık 23, 2008
Cuma, Aralık 19, 2008
Perşembe, Aralık 18, 2008
Çarşamba, Aralık 17, 2008
Salı, Aralık 16, 2008
“Patronunuz Şeytan Bey’dir ve sizden de çok hoşlandığını söyleyebilirim.”Neydi bu şimdi? şaka mı? “Öyle mi?” dedim bu manyakça oyuna bir tur ayak uydurmaya karar vererek. “Nereden biliyorsunuz?”“Kendisi söyledi.”Elimden geldiğince aptal gibi görünmemeye çalışarak gülümsedim. “Ben kaçırmışım o kısmını.”“Sizin hatanız değil. Telepatik olarak iletti düşüncelerini.”“Evet anlıyorum,” diye kestirip attım, yeni işimi daha başlamadan bırakmak zorunda kalmamak için. “Öyleyse kendisine teşekkürlerimi de iletin.”“Ona kendiniz de teşekkür edebilirsiniz,” dedi Tunçay Bey bıyık altından gülerek. “Şeytan Bey görüşmenin başından beri burada, aramızda bulunuyor.” Bardağına iki buz attıktan sonra pipetini uzun uzun emdi ve boş bakışlarıma yanıt olarak, o kocaman işaret parmağıyla, masanın üzerinde psikopatça beni kesmekte olan kara kediyi işaret etti.
Biraz rötarlı da olsa tavsiye ediyorum. Tahmin ediyorum hala oynuyordur. Bu sezon gittiğim bir diğer oyun olan "Suçlu Yürekler"de oldukça sıkılmıştım. Oyunculuk ve dekor çok fena olmasa da konusu ve ağırlığı beni baymıştı. Bu oyun ise oldukça hareketli, kostümler, dekorlar gayet güzel. Oyunculuk deseniz diyecek laf yok. Bu adam da buraya olmadı, bu dediği de tutmadı diyeceğiniz kimse rol almıyor. Üstelik danslı, curcuna sahnesi fazlasıyla keyifli :) Gidiniz derim efenim...
Tiyatroya giderken, oyunun isminin tarafımdan "Küçük Osman" şeklinde hatırlanması ve benim oyunun kitapçığını işaret etmek suretiyle, konusu neymiş şeklindeki soruma sevgilimin "Nolcak Osman'ın gençliği" şeklinde yanıt vermesi işin geyik yanı olmakla beraber, cidden konuyu merak edenler için şu açıklama yerinde olacaktır: "Genç ve tecrübesiz bir hükümdar olan Genç Osman; toplum hayatında ve devlet işlerinin yürümesinde yenilikler yapmak istemektedir. Genç, dürüst, idealist bir o kadar da deneyimsizdir. Haremi ve çok eşliliği kaldıracağım deyip sonrasında kendisiyle çelişkiye düşer. Anadolu'yla birleşmek ve kalkındırmak gerektiğini bilir ancak yanlış zaman ve yöntem seçer. Halkı ve Ülkesi için kendisini yıkıma sürükleyecek tehlikeleri göze alır. Sonunda entrikacılar tahta göz dikenler kazanır ve Genç Osman devleti, insanları için hayatını feda eder." Oyunun adı da GENÇ OSMAN :) Çayyolu Tiyatrosunda sahneleniyor...
Pazartesi, Aralık 15, 2008
Perşembe, Aralık 04, 2008
Çarşamba, Aralık 03, 2008
Pazartesi, Aralık 01, 2008
Cuma, Kasım 28, 2008
bir yemekle ilgili ne gibi sıkıntılar yaşanabilir düşünelim.
a) tazelik sorunları
b) hijyen sorunları
c) tad sorunları
peki benim yemegimin nesi vardi?
a) yemegin altında kullanılılan, tabaga dizilen ekmeklerim küflüydü.
b) yemekten kıl çıktı
c) köfteler pişmemişti
işte böylece bingo yaptım ben, ödül olarak da o yemeği kazandım işte :)
Perşembe, Kasım 27, 2008
Perşembe, Kasım 20, 2008
Çarşamba, Kasım 19, 2008
neyseki kız, satranç oynar gibi, ileriki adımları görüp, fazla düşünmeden beynini, fazla konuşmadan dilini devre dışı bırakabiliyor da, şimdilik korku adımında sabit duruyor...
Perşembe, Kasım 13, 2008
Perşembe, Kasım 06, 2008
Çarşamba, Kasım 05, 2008
Pazartesi, Kasım 03, 2008
Pazar, Kasım 02, 2008
Cuma, Ekim 31, 2008
bir kuş olsam uçup gitsem bilmediğim uzaklara"
genç girişimci bir dostumuz, yukarıdaki mısralarıyla okuyucularımın karşısında:) kendisi sizlerin değerli görüşlerini (çok kırıcı olmamak kaydıyla) bekliyor. eleştirilerinizin kendisi için çok önemli olduğunu ve geleceğiyle ilgili kararlarını etkileyeceğini iletmemi istiyor. eğer gelecek vaad ettiğini düşünüyorsanız, sanırım doktora yapmayı bırakıp, şair olacak:D yakında kim olduğunu açıklamama da izin verecek...
Perşembe, Ekim 30, 2008
Cuma, Ekim 24, 2008
Perşembe, Ekim 23, 2008
Çarşamba, Ekim 22, 2008
Pazar, Ekim 19, 2008
Çarşamba, Ekim 15, 2008
Daha az gelişmiş olsa dünya ve insanlık bu kadar çalışmak zorunda kalmasa, eskiden de doyuyor, doğuruyorlardı; ilerledikçe insanlık nolurdu eziyeti artmasa... Hayvanlar gibi yaşasaydık, ailemle bir koruda barınsaydık, sokak köpekleri gibi bir çetem olsa arkadaşlardan, onlarla da gece takılsaydık, çiftleşseydik sokak ortalarında gönlümüzce, ayıp, yasak bilmeseydik. araba çarpmasaydı da; bir gece uykumuzda ölseydik...