Çarşamba, Haziran 28, 2006

aşk & aseton

Sendin süren o ojeyi tırnaklarına, o özenle baktığın, kırılmasın diye yoğun çaba harcadığın tırnaklarına. Ne de olsa o ojeyi süren ya da sürülmesine izin veren olamaz senden başka... Sevdiremez ya kimse kendini sana zorla, tıpkı onun gibi işte. Sen seversin, onu kalbine sen koyarsın, tıpkı oje gibi tüm kalbine sürersin. Şimdi kenarları çıkmış, uçları kalkmış, çıkarmanın vakti gelmiş diyorsun o ojeyi yani gönlünden çıkarmanın vakti gelmiş olmalı sevdiğini. Peki ya asetonun yoksa çıkarabilir misin? Mümkün mü dersin? Elbet kazıyabilirsin tırnaklarından, ama sorun da bu ya o zaman tırnaklarını zedelersin. Çıkmış olsa da oje ellerinden, izi kalır bu sefer... Anlayacağın işin kötüsü ojeyi, iz bırakmadan, ancak aseton çıkarır. Ve iş kalpteki aşkı çıkarmaya gelince anlarsın ki, o ojenin asetonu bir tek oje sahibinde bulunur. İstediğin kadar uğraş, karşındaki gelip silmeden ya da sana asetonu vermeden, silemezsin onu kalbinden. Belki üzerine başka ojeler sürerek kapatırsın kalkmış kısımları ya da değiştirirsin tonunu, ama gitmez hiç bir yere, en altta durur öylece, iki de bir görünür aşağılardan bir yerlerden, hem görmesen bile bilirsin zaten. Bitmez sevgin, ölmez aşkın, eğer bir şeyler yarım kalmışsa... Sen henüz yaşarken onu, paylaşırken herşeyi onunla, bırakmışsa o, cümlen tamamlanmamış, sözlerin eksik, dudakların aralık... Arkasını dönüp çıkıp gitmişse, “bitti” demişse sen “sonsuz” sanarken, ya da “hiç olmadı”, sen uğruna ölebilecekken. Bu durumda en iyi ihtimalle nefrete dönüşür aşkın, oysa nefret aşkın zıddı değildir. Hiç bir şey hissetmemektir, aşkın tersi. Çünkü nefret en az aşk kadar yoğun, bir o kadar da aşka yakın bir duygudur. Sadece ince bir çizgi vardır aralarında. Nefretin bir adım gerisi aşk, aşkın bir adım ötesi nefrettir. Belki de tek bir kelimeyle bu sınır geçilebilir. Nefretinin geçmesi ya da aşkının sönmesi için, "O"nun geri gelmesi gerekir, onun da senin çektiğin kadar acıyı çekmesi, günlerce ağlaması, seni özlemesi ve tüm bunları dile getirmesi. İşte budur asetonu senin ojenin. Başka türlü çıkmaz... Başka türlü iyileşmez kanayan yaran, belki kabuk tutar ama iyileşmez. Onun tek bir hareketi koparıverir yaranın kabuğunu, tek bir bakışı, tek bir sözü... Onu görmek acı verir her seferinde, durmaksızın onu düşünürsün, geleceği, kıymetini anlayacağı günü beklersin. Gelmeyeceğinden emin bile olsan fark etmez, kendine itiraf edemesen bile umudun hiç tükenmez. Küllenir elbet bir gün kor gibi yüreğin... Ne de olsa zaman çaresi herşeyin. Ama hiç bir şey asetona benzemez, asetonsuz aşkların izi yüreklerden hiç ama hiç silinmez...

Hiç yorum yok: