Çarşamba, Haziran 21, 2006

aşk & okey taslari

belki de tum ogrenim hayatimda gordugum ingilizce kitaplarindan en cok aklima yer eden kısım şu: birbirini kovalayan insan resimleri ve altindaki yazi: mary loves john, john loves susan, susan loves george, george loves ann, ann loves joe, joe loves kate...

neden karsiliksiz asklar olur insanlarin hayatinda, neden john'a butun kizlar hastayken, susan cekici bulmaz onu? ya da neden john susan'a delirir sırf? bunlari dusunurken sunu fark ettim. insanlar okey taşlarına, gonul meseleleri de bu okey oyununa benziyor... bir el diziliyor, gelişiyor gelişiyor, zamanla içindeki taşlar da, beklenen taşlar da değişiyor. sen kırmızı 4'lüyü beklerken dört gözle, karşı taraftaki adam umarsızca atıyor yere onu ve öteki tenezzül edip almıyor bile, yerden yeni bir taş çekiyor. gözlerin, eline gelseydi çok mutlu olacağını bildiğin o 4'lüde, yapabileceğin bir sey yok, üzgünsün sadece. Taşlar karılıp, yeni oyun başladığındaysa belki de yere ilk attığın taş oluyor senin de o kırmızı 4'lü. unuttun gitti ona olan aşkını. veyahut aynı el içinde öyle bir durum oldu ki bozdun 4'lü serisini, attın gitti diğer 4'lüleri, artık faydası var mı yerden o kırmızı 4'lünün gelmesinin. neden Susan istemiyor John'u dersen, işte tam da bu yüzden. çünkü Susan'ın eline yeşil 8 lazım. Susan ise John'un tam ara taşı, şöyle 5'lisinin ortasına girecek, belki de onu bulsa işte "the one" bu diyip bitecek, kazanacak oyunu. ama umutsuzluğa kapılmamak lazım, elbet oluyor tabii John & Susan'in birbirlerini sevdigi, en iyi çift seçildiği, şangur şungur diye diğer çiftleri devirip, ele güne kendini gösterdiği. oluyor kazanılan oyunlar, oluyor evlenip ömür boyu mutlu yaşayanlar...

Hiç yorum yok: