Perşembe, Temmuz 20, 2006

hayal bu ya...

hayal bu ya, tatilde olsak. hem de upuzun.
denize, kuma, güneşe doyana, kapkara bi kız olana kadar sürecek olsa.
iş, güç, sıkıntı, dert, tasa olmasa akıllarda.

kusadasi'ndaki o yazlık evde geçse, hemen denizin kıyısında olan, köşedeki evde...
sabahları 7de kalksam, onu kaldırsam, yüzelim desem, tamam ama önce yürüyelim dese, kabul etsem.
yürüsek önce deniz kıyısında, kimsecikler olmasa,
ıslansa ayaklarımız soğuk suda, sonra yüzsek...
ürpererek, çekine çekine girsek suya, ama dakikalarca çıkmak bilmesek.

kucağına alsa beni, suya atsa.
kim daha çok takla atabiliyor diye yarışsak suda.
yetmese benim nefesim, o kazansa.
ben de öpsem onu denizin ortasında doyasıya...
koca denizde tek başımızayız ne de olsa.

acıksa karnımız, o beni kıyıya kadar taşısa...
sonra çıkıp alsak o buz gibi akan suda duşumuzu.
yürüsek fırına, ben ekmek alırken, o yandan gazete alsa.
giderken eve doğru, yolda yavru kediler bulsak...
tuttursam süt alalım onlara diye,
kıyamasa, geri dönsek markete.
hatta bıraksa beni kedilerin başında, ben sevsem o sırada,
o gidip sütü alsa.
sevip besledikten sonra kedileri gitsek evimize.

birileri uyanmış, çay demlenmiş olsa,
hala uykuda olan uykucular uyandırılsa,
ben domates, biber toplarken bahçeden,
birileri sofrayı kursa.
deniz tarafındaki terasta etsek kahvaltımızı, ne de olsa sabahları gölge orası.
yavaş yavaş denize geliyor olsa insanlar, biz görsek hepsini.
küçük çocukların heyecanına tanık olsak, ellerinde kovalar, kolluklar koştursalar.
babalar ellerinde koca şemsiyeler ve geri kalan tüm yükler.
annelerin elinde sandviçler, çocuklara seslenmekteler...

toplayıp sofrayı, üstüne bir de kahve keyfi yapsak,
püfür püfür deniz manzaralı...
deniz bizi bekler,
alsak havluları, kitapları,
ince kuma atsak adımımızı.
yüzsek, yayılsak, arkadaşlarla oyun oynasak.

öğle vakti, dönsek eve geri,
çabucak bir şeyler yiyip, soğuk çarşaflara atsak kendimizi.
kestirsek biraz, çok geride denizin sesini ve tatil gürültüsünü duyarak.
arada kıyıya yanaşan balıkçının sesi duyulsa,
bizim ev halkından biri duymuş olsa, koşsa kıyıya, akşam için balık alsa.
afferin lan, helal olsun sana desek uyanınca.

öğleden sonra yine insek denize.
arkadaşlarlayız ya sohbet muhabbet geçirsek saatleri güle eğlene.
arada biri üşenmeyip büfeye gitse, doldurup torbaya soğuk içecekleri bize getirse.
akşam üstü alsak voleybol topumuzu elimize,
başlasak kumların içinde koşturup debelenmeye,
sefil olana, her yanımız ter yüzünden kum kaplanana kadar oynasak.
sonra iskeleye gidip buz gibi suya atlasak.

ikişer üçer gitsek eve, duş sırası olmasa,
en hamaratlarından bi iki kızımız başlamış olsa salataya,
hafif hafif çıtırdasa mangal.
gün batımına yetişse sofra.
dilek tutsak güneş batarken.
öyle yapardık küçükken.

bazı akşamlar meşhur pideciye gitsek.
çok özlemişim, yine tahinli pide yesek.
bazılarındaysa kuşadası'na insek.
tüm arkadaşlar bir aradayken, çıkan kahkahalarla adayı inletsek.
yesek, içsek, güzel yerler keşfetsek.
geri kalan günlerde nerelere geleceğimizi belirlesek.

hayal bu ya...

Hiç yorum yok: