Selen önce annesini aradı, daha dün gece Arzu’da kalmıştı, 2 gün üst
üste eve gitmemesine kesin kızardı ailesi ama Pınar’ın sıkkın canından
bahsettiğinde biraz söylenerek de olsa izin vereceklerinden emindi.
Sonra Aykut’u aradı, durumu anlattığında her zamanki gibi anlayışla
karşıladı Aykut, ertelediler programlarını. Sıra Bahar’a gelmişti, bir
telefon görüşmesiyle onu da halletti ve Pınar’ı arayıp herşeyin yolunda
olduğunu, akşam da pizza ısmarlayabileceklerini, yemek için
uğraşmamasını söyledi.
Selen yoldan Bahar’ı aldı, ne şanslılardı ki bugün hiç birinin mesaiye
kalmasına gerek kalmamış hepsi ofislerini 6’da terk edebilmişlerdi.
Pizzaların başına oturduklarında, her zaman olduğu gibi lise anılarıyla
başladılar sohbete. Her konuyla ilgili bir anıları vardı sanki. Hiç
durmadan liseden bahsedebilirlerdi aslında ama bugün bir araya Pınar’ın
derdini dinlemek için toplanmışlardı.
- Pekala bırakın anıları, Pınar’ın konusuna geçelim ama ondan evvel seni
bir yoklayalım Bahar Hanım. dedi bıyık altından gülümser bir tavırla
Selen.
- Yok bir şey ben de, işte bildiğiniz gibi. İyi gidiyor...
- Eminsin di mi? Bize söylemek istediğin bir durum var mı? Üzmüyor değil
mi seni? Umarım saçmalamasına izin vermiyorsundur eskiler gibi. diye
atıldı Pınar.
- Yok yook, gerçekten çok iyi davranıyor bana. Hiç öyle aşırı
kıskançlığı yok. Zindan etmek şöyle dursun bana dünyayı, acaip iyi vakit
geçirmemi sağlıyor.
Bahar’ın bu sözlerine rağmen, tüm şüpheleri kaybolmamış olsa da
kızların, içlerine su serpildi bir miktar. Her zaman korkarlardı
Bahar’ın birileri tarafından ezileceğinden. Öyle iyi niyetli biriydi ki
eşine rastlanmazdı dünyada. Bu yüzden hep kollarlardı onu, bazen fark
ederdi Bahar, bazen ruhu bile duymazdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder