Salı, Temmuz 04, 2006

arkası yarın: "Hayatın İçinden" bölüm no:1

Sabahın 7siydi, telefonunun alarmı çalmaya başladıgı an actı gozlerini. Hiç mızmızlanmadan kalktı yataktan. Bir an başı döndü, gece ne kadar içtiklerini düşündü. Başucundaki yarı dolu bira şişesine takıldı gözü, birasını yarım bıraktıgına göre, içmiş olduğunu anladı epey. Çantasından diş fırçasını bulmuş, tuvaletin yolunu tutmuşken, masanın üzerindeki boş bira, şarap, votka şişelerine, puro paketlerine ve koltuklarda sızmış iki arkadaşına gözü takıldı, gülümsedi. Genelde olduğu gibi hiç de akşamdan kalma bir hali yoktu. Herkes uyurken hazırlandı işe gitmek üzere, siyah takımını giydi, topuklu ayakkabılarını... Kurumuş dudaklarına sürdü rujunu. Sonra eşyalarını toparladı, çıkmasına yakın evin sahibi uyandı. İşte o gerçekten akşamdan kalmaydı, hep açık duran kızıl kıvırcık saçlarını toplamıştı bu sefer, patlak gözlerle kahvaltılık bir şeyler hazırladı arkadaşına. Onun atıştırmasını izledi. Hep severdi onun yemek yemesini izlemeyi. Ve sonra kapıya kadar geçirdi. Ardından geri döndü, koltuk yerine yatağına gitti bu sefer...

"Neden içtim bu kadar?" diye düşündü pikenin altına girerken, midesindeki herşeyi geceden çıkarmış olmasına rağmen iyi değildi. İçmeyi teklif eden kendisiydi aslında, çoğu insan gibi alkolün yaralı yüreğine iyi geleceğini düşünmüştü. Oysa bir yere varamamıştı, kalbinin yanı sıra midesi de ağrıyordu artık. Çok duygusal, çok kırılgandı, evli bir erkekle bir şeyler yaşamak asla ona göre değildi. Selen uyarmıştı aslında onu, ben yaptım ama sen yapma, sen kaldıramazsın böyle bir ilişkiyi demişti. Arzu seviyordu aslına bakarsan Selen'in bu yönünü, ne kadar da rahat biriydi o. İlişkileri başlar biter, kimler gelir kimler geçer Selen'i pek etkilemezdi. Mutlu olmak gerek derdi hep, acımasız dünyanın gerçekten gözyaşlarını döktüreceği zamanlar olacaktır, o zamana kadar gülüp eğlenmene bak. Bunları düşünürken neden demin Selen'e reçel de çıkarmadım diye düşündü, yeni reçel almıştı halbuki. Bu sırada içerden Ece'nin sesini duydu...

Bir yandan öteki yana döndü Ece, eğri büğrü yattığı koltukta. Bir şeyler mırıldandı, belliki rüya görüyordu. Onun ki kadar karışık aklı ve kalbi olan biri için rüya yerine kabus demek daha doğru olabilirdi. Evlenmeli miydi Altan'la? Evlilik sürecine gireli çok zaman geçmişti, hatta o kadar çok ki, ondan soğuyup başka birini sevecek kadar... Bir bilseydi Altan, Ece’nin o çocukla neler yaşadığını, kesin elinde kalırdı Ece. Evlenmekten vaz mı geçerdi acaba? Ece bir yandan bir daha asla Altan kadar kendine değer veren birini bulamayacağını düşünürken, diğer yandan kalbinin Yavuz’da atmasını engelleyemiyordu. Selen, doğrudur demişti, belki de kimse çıkmaz karşına seni onun kadar seven, ama sen onunla mutlu değilsen yapacak bir şey yok, önemli olan senin kimi daha fazla sevdiğin. Ablası gibi görüyordu Selen’i. Arzu ise Selen’den büyük olmasına rağmen daha ziyade arkadaşı gibiydi. Tuhaf bir çekincesi vardı Selen’den. Arzu’ya saygıdan çok sevgi, Selen’e ise sevgiden çok saygı besliyordu galiba. Arzu'nun sesini duydu, rüya zannetti, bir kaç kez tekrarlanınca kahvaltının hazır olduğunu anladı.

arkasi yarın...

Hiç yorum yok: