Salı, Temmuz 18, 2006

arkası yarın: "Hayatın İçinden" bölüm no:9

Teşekkür ederek kapattı Arzu telefonu. Karar vermişti İzmir’e gidiyordu.
- Yaptırdım rezervasyonumu. diyerek salona girdi.
Oysa duymadı Ece, Arzu’nun o koca yeşil koltuğunda uyukluyordu. Evinde zor oturuyor, devamlı sokağa çıkmak istiyordu. Karmakarışıktı kafası, evden çıkınca durulacağını zannediyordu. Çoğu zaman, böyle bir yere varamadığını fark edip, bir tane sakinleştirici yutuyordu. İlaçlardan bir tek Arzu haberdardı ve bu durum onu korkutmaya başlamıştı. Yaklaşık 1 ay olmuştu Yavuz hayatına gireli ve ona karşı beslediği güzel duygulara rağmen, genel olarak hayatı hiç de iyi gitmiyordu. Saatlerce havadan sudan konuşuyordu bazen, sanki hiçbir şey yokmuş gibi aklında, sonra birden bire asılıyordu yüzü, “Yavuz” diyordu. Bu tek kelimenin ardından ya gün boyu susuyor ya da bir ilaç yutup uykuya dalıyordu. Uyumak kaçıştır hayattan. Düşünmezsin ya uyurken, bir şey yapman gerekmez ya, telefonlara çıkman, insanlara dert anlatman... Uyu uyuyabildiğin kadar. Uyu, çünkü uyandığında farklı bir dünya bulmayacaksın bıraktığından…

- Ece kalk artık, saat kaç oldu!
- Rahat bırak beni Arzu!
- Hayır, kalk diyorum, bir şeyler yemen lazım.
- Aç değilim!
- Kalk dedim! Arzu ittirdi koltukta Ece’yi, en azından 3 saattir uyuyordu, akşam olmuştu ve sabah Arzu’nun zorla yedirdiği bir parça peynir ekmekle duruyordu. Kimi yemeğe vurur sıkıntılı zamanlarda kendini, kimi yememeye…

Kalktı Ece. Arzu onun bu halini görüp hem acıdı, hem kızdı, hem üzüldü… Ve Ece’yle çok ciddi bir konuşma yapmaya karar verdi. Aslında kendi hayatı ve ruhsal durumu Ece’ninkinden fenaydı, Ece ona “sen kendine bak” dese söyleyecek lafı yoktu. Ama yine de vazgeçmedi kararından. Arayıp Selen’i de çağırdı. 3’ü sabaha kadar konuştular, onlarca konu tartıştılar, Ece’nin durumunu deşebildikleri kadar deştiler, sonra da toplamaya çalıştılar. Harcanan 10 saatin sonunda Ece’nin bir karara varmasını sağladılar.

Ece nişanlısından ayrılacaktı. Yavuz’u sevebiliyorsa onunla evlenemezdi. Ayrıca yarım bir kalbi hak etmeyecek kadar da değerli biriydi nişanlısı. Bunu ona açıklamak da ayrı bir dertti ama hiç değilse kararsızlıktan, sadece duygusal da olsa aldatmaktan ve kendi kendini yemekten daha iyiydi. Yavuz’a ne diyecekti onu da bilmiyordu. En azından bir süre onunla da görüşmeyip, kafa dinlemeye karar verdi. Tatile çıkacaktı, bu şehirden uzaklaşacak Yavuz’la ne yapacağına da orada karar verecekti.

Hiç yorum yok: