Çarşamba, Kasım 22, 2006

Babil:
Geçen hafta Babel'e gittim, sinemaya. Hakikaten guzel bi filmdi, kacmaz diyorum. ben bu yonetmen amcayi (Alejandro González Iñárritu) "paramparca asklar ve kopekler-amores perros" filminden tutmustum zaten. burda da iyice bayildim. bunun ustune bi kosu "21 Gram" filmini de izledim, geriye kaldi "11 Eylul", onu izlersem tam olacak.

Babil'e donersek, filmde caresizlik duygusunu taa icimde hissettim diyebilirim. bi ara "yeter ulen!" diye kalkip bagirmak geldi icimden. inanilmaz etkileyici sahneler vardi, aslinda bahsetmek isterim ama izlemeyenler icin filmin zevkini öldürmek istemiyorum. bu sebeple sadece özeti vermek yerinde olur gibi geliyor:

Faslı iki cocuk babalarinin tufegiyle oynarken bir deneme yapmak icin yoldan gecen bir otobuse ates ederler. iki cocugun bu bilincsiz davranisi, 3 ayri kitada, birbirinden uzak bambaska hayatlar suren farkli insanlari, hic beklenmedik bir sekilde bir araya getirecektir. otobuste yolculuk eden amerikali bir cift, sagir bir japon genc kiz ve babasi, meksikali bir dadı ve faslı cocukların hayatları, bu beklenmedik kaza sonucu oldukca degisir. (http://www.beyazperde.com/film/3234)

anlayacaginiz bir nevi kelebek etkisi ya da farkli hayatlarin kesisimi... Maeve Bincy'nin kitaplarini okuyanlar bilir, hani herkes kendi hayatinda suruklenirken bi noktada bi sekilde kesisirler. Paramparca Asklar ve Kopekler ve 21 gram da ayni sekildeydi, sanirim Bincy gibi Iñárritu'nun da tarzi bu.

Biraz da yonetmene kulak verelim, Babil icin neler demis:
“Yüreğimi ve aklımı işgal eden düşünce ve duyguları ifade ederek kendimi arındırma ihtiyacından ‘Babil’ doğdu Yakın ve uzak ülkeleri derinden etkileyen, sonuçta bireysel trajedilere yol açan acı verici paradoksları anlatmak istedim”

“Babil” ‘Nereden geliyorum?’ sorusunun değil, ‘Nereye gidiyorum?’ sorusunun cevabını arayan bir film. Babil’i çekmeye başlarken insanlar arasındaki farklılıkları konu alan bir film yapma düşüncesinden yola çıkmıştık. Bizleri ayıran fiziksel sınırları ve dil engellerini anlatacaktık. Ancak süreç ilerledikçe bizleri birleştiren sevgi ve acı gibi kavramlar üzerine bir film yamakta olduğumuzun farkına vardım. Bir Japon ile bir Fas’lıyı mutlu eden şeyler farklı farklı olabiliyordu, ama sonuçta tüm insanların yaşadığı çaresizlik duygusu aynıydı. (iste bu caresizligi oyle guzel vermiski, perde karsisinda kivraniyosunuz resmen, oyuncularla beraber) Bence ‘Babil’in çekimlerinin en güzel yanı, farklılıkların yanısıra ortak duyguların da altını çizen bir öze sahi olmasıydı”


gidiniz görünüz dostlar, hatta yetinmeyip diger filmlerini de izleyiniz...

Hiç yorum yok: