Cuma, Haziran 15, 2007

Hani sıkıntı gelir oturur göğsünün üzerine, düğümleniverir boğazın, saldırmaya yer ararsın, herkes sinir bozucu, her şey can sıkıcıdır. Odalara sığamaz, sokaklarda hiç dolanamazsın. Hem oturmayı istemez, hem yorgunluktan ayakta duramazsın. Uykusuz değilsindir aslında, yorgun da. Ama her gören öyle sanar seni, hatta bir kısmı hasta… Şiştir gözlerin, damlayıverir durduk yerde yaşlar, kulağın telefondadır, çalması ümidiyle… ama öyle hallerdir ki bunlar, çalması da geçirmez sıkıntını, aramasını umduğun kişi de arasa, kalkmaz üstündeki kaya; durur yerinde, hatta bazen üstüne yeni taşlar eklenmişçesine ağırlaşır. Arkadaşlarını arasan, sohbet fazla gelir, yalnız kalmaksa tam bir işkencedir. Kalabalığı çekemez, yalnız kalmayı ise hiç istemezsin. Umuttur insanı yaşatan ya, başlayınca tükenmeye umudun, insanlıktan çıkmaya başlarsın. Konuşmak istemezsin, susmak da… Sezen Aksu koyarsın fona, her dertlendiğinde yaptığın gibi, en iç acıtan şarkılarını seçersin… “yandım yar, közlerimi savur savur bitmiyor…” diye haykırırsın. Düşünürsün sonra közlerin mi seni üzen, yoksa közlerin küllenmesi mi? Durmadan elinde bir dergi, sönmek üzere olan mangalı, tekrar yakmaya çalışma çabası içindesindir belki de. Ter damlar alnından, kolun ağrır, ama işe yaramaz. Yeni kömür atmak lazımdır içine, oysa elinde bir parça bile kömür kalmamıştır. Yüreğinin tekrar alevlenmesi için, onun da yardımına ihtiyacın vardır...

Hiç yorum yok: