Perşembe, Kasım 29, 2012

Mektup

Sürprizi kaçmasın diye paylaşamadığım heyecanları yazma zamanım geldi. Bilenler bilir burası kart cennetidir. Tıpkı el işi mağazalarında kendimi kaybettiğim gibi, rengarenk, neşeli kartların içinde de kaybettim ben haliyle kendimi. Aileme ve bir kısım arkadaşıma postalamak üzere tek tek kart seçtim, saatlerimi aldı, ama çok keyifliydi. Sürpriz yapmak uğruna maalesef yalnızca adreslerini ezbere bildiklerime gönderebildim. İki de işbirlikçim vardı ;) 

Görünen o ki, en yakın arkadaşımınki hariç kartlar artık yerlerini buldu. Hatta cevap bile geldi :D Acaip bir duygu mektup almak, yollamak da öyle, sıcacık bir his, küçükken de çok severdim mektuplaşmayı. İlkokuldaydım komşunun kızı Reyhan vardı, Kayseri'ye taşınmışlardı, ilk mektup arkadaşım oydu sanırım, helal bana hala adını unutmamışım. Üniversitenin ilk yıllarında dahi mektuplaşıyordum Amerika ve Almanya'daki arkadaşlarımla. Sonra e-postaya terfi olduk (!). Gerçi not yazma alışkanlığımı hiç kaybetmedim, sıklıkla aileme, yakın arkadaşlarıma ve pek tabii sevdiceklerime* not yazardım. 

Diyeceğim o ki peşpeşe iki tane mektup aldım. Mektuba bu kadar sevinmek, sevinç göstermek ne kadar güzel. İçim kıpır kıpır etti :D Aynı hisleri kendim yollarken ve onların eline ulaştığını öğrendiğimde de hissetmiştim. Gelenlerden birinde bana özel yapılmış ufak çaplı çizimler var, diğerinde tam bana göre bir hediye, ufacık not defteri. Üstelik de geldiğimden beri kendime ufak not defteri aradığımı ama bir türlü beğenemediğimi hissetmiş gibi :)

*Sevdicek diye kelime yok TDK'da, biliyorum sevdiceğim çok da doğru geliyor kulağıma.

Hiç yorum yok: